Her şeyin anlamsızlaştığı, her bireyin kendi derdine düştüğü günümüzde nasılda değişiyor bakış açılarımız…
Eskiye özlem duysak da eskilerden uzaklaşmaktan alıkoyamıyoruz bedenlerimizi ve ruhlarımızı…
Yalanlarla hayatların kurulduğu, aldatmaca siyasetin yapıldığı, makamların kapıldığı şu günde insanlığın unutulduğunu bakar kör misali seyretmekle meşgulüz hepimiz!
Kişisel menfaatler için toplumların geleceğinin nasılda yok edildiğine şahitlik etmekle kalmıyoruz, aynı zamanda toplumun bozuk parçaları olmanın telaşındayız adeta…
Menfaatimiz yoksa herkes kötü…
Menfaatimiz için kötüleri iyi göstermenin esaretine düşmüş durumdayız…
İnsan olarak akletmeden geldiğimiz sonumuza isyan da ediyoruz vesselam…
Başımıza gelen şeyleri kadere bağlayıp!
Hastalık Allah’tan demekte medet umuyoruz!
Bu kötülük Şeytan’ın işi deyip yükümüzü hafifletiyoruz iç dünyamızda…
Hastalık kendimizdense, yediğimiz kul hakkındansa, çaldığımızdansa, hakkımız olmayanı aldığımızdan, açgözlülüğümüzdense ne olacak…
O işler Şeytan’ın işi değil de menfaatperest kulların işiyse ne diyeceğiz!
Bakıyorsunuz geçmişinden bildiğiniz illegal bir formülle devleşmiş insanın yakasının dertten kurtulmadığını görüyorsunuz.
Babanın günahının evladından, eşinden, annesinden, babasından, etrafından çıkmasını hiç arzu etmeyenlerdenim, hak yiyenin bizzat kendisinden çıkmasına tarafım…
Amma İlahi adalet, ne derse o oluyor elbet.
Mutlu bir sofranın etrafında toplanmaktan, güler yüzle sohbet etmekten, yalansız, hilesiz şeffaf yaşamın tadını çıkarmaktan daha güzeli var mı?
Yediğinizin, içtiğinizin önem arz etmediği bir ortamdan ibaret olan dünyada iyilikle var olmak hoş olmaz mı?
Hastalıktan ırak, mutsuzluktan uzak bir gün, bir güzellik iyi gelmez mi yorgun bedenlerinize…
Dünya telaşı ile daldığımız hayata, hiç ölüm yokmuşçasına mal-mülk, para-pul, koltuk-makam derdi ile dertlenmekten vazgeçişe rotamızı doğrulttuğumuzda her şeyin farklı anlam kazandığını, fark ediyor insan!
İşte o an anlıyorsunuz, her canlının mutlak ölümü tadacağını…
İnsan ne garip varlık; gözü toprağa (paraya, mala, mülke) doymak bilmiyor, toprak ne garip, var olduğu günden bugüne insan yutmaya doymuyor…
Geldiğimiz gibi gideceğimiz dünyada, iyilikten, mutluluktan, paylaşmaktan, aleme faydalı bir varlık olmaktan başka güzel bir yol bilen var mı?
Bâki mealen ne diyor bakın: “Yüksek sesini bu âleme Davut gibi sal, çünkü bu gök kubbede bâki kalan ancak hoş bir seda imiş”
Hakkın-hukukun üstün olduğu bir dünyada insanca yaşamanın hazzını alacağımız güzel günlerde buluşmak ümidiyle.