Son zamanlarda yapılan siyasi manevralara bakınca şaşırmamak elde değil.
Sağı-solu, ortası-kenarı fark etmiyor.
Her faaliyet, her icraat, her girişim, günü kurtarma telaşından mütevellit!
Önce ortaya atıyorlar konuyu, tabir yerindeyse kulağının üstüne yatıyorlar, sonra gelen tepkiye, milletin serzenişine göre şekil alıyor siyasette, icraatta, faaliyette…
Durum böyle olunca; deneme tahtası misali çiviyi çak, sök yaparak doğru noktayı bulmaya çalışıyorlar.
Bilimsellik yerine, el yordamıyla her şey…
Teşbihte hata olmasın “yırtılan deli Bekir’in yakası” olunca, olmadı bidaha diye diye yol almaya çalışıyorlar.
Sonuç?
2000’li yıllarda bir umutla gelişinizi kutladık, bilerek yahut bilmeyerek…
İyi yaptıklarınız şimdilerde neden kötüye dönüşüyor son hızla.
Sağlıkta durum, eski SSK hastaneleri döneminden çok mu farklı…
O zaman gidip kuyruklarda beklerken, şimdi telefonun, tuşun başında randevu beklemece oynuyor hastalar.
Bir ay sonrası iyimser bekleyiş…
Üç ay sonrası şanslısın beklentisi…
Bir yıl sonrası daha hala yaşıyorum mutluluğu hissinde randevu tarihleri…
Adamın varsa, paran varsa sıralar tertemiz, kimsecikler yok önünde!
Artık SSK hastanelerinde sıra bekliyorduk hayıflanmaları yeterli mi sizce?
Eğitimde durum çok mu farklı?
Okul güvenliği, okul temizliği, öğretmen yetersizliği, sınıfların zınka zınk doluluk oranları konusu eğitim bulmacasının kilit cümleleri…
Çağ atladık da hangi çağa geçiş yaptık fark etmiş değiliz maalesef!
Kurumları tek tek ele alacak olursak ne nefes yeter ne bu köşenin satırları yeter yazmaya…
Belediye hizmetleri, adalet sistemi, vergi işleri çok mu farklı?
Vatandaş, artık yap-boz oyununda gibi hissediyor kendini…
Garip olan, sebebi her ne olursa olsun vatandaş mutluluk numarası yapsa da olup bitenlerden mutlu mu derseniz? Bence onu da bilmiyor, kafası karışık!
Ekonomi diyorsun, ama onun çocuğunun iPhone telefonu var diyor cebinde…
Geçim sıkıntısı, üretim sıkıntısı, nakit sıkıntısı var diyorsun, ama onun da arabası var, traktörü var, evi var diyor…
Dedik ya, vatandaşın da kafa karışık, siyasette olduğu gibi…
Oysa kanunlar herkese eşit muamele yapabilseydi! Onun tanıdığı, bunun adamı yerine…
Adalet her alana sirayet edip, adam kayırmayı, torpili, iltiması ortadan kaldırsaydı! İstisnasız…
Verilen haklar, fark gözetmeksizin her bir ferde ulaşabilseydi! Çaresiz bırakıp, yalvartmadan…
Yüzyıl önce yokluk içinde büyük umutla çıkılan bu yolculuğun sonunda, Cumhuriyet tarihimizin ikinci yüzyılında, algıyla değil, somut varlıklarımızla, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkışımızı kutluyor olurduk.
Birileri gelip günü kurtarsın diye boş boş bakışırken, on yılları, yüz yılları belki de bin yılları kaybetmenin kaygısını taşımazdık koskoca millet olarak...
Elbette karamsar değiliz, hiçbir zamanda karamsarlığı yakıştırmam insanımıza…
Umudumuz her daim olduğu gibi capcanlı, canlılığını koruyor, azim ve kararlılık gösterip bir gün o hedefe (muasır medeniyet seviyesine) ulaşacaktır aziz milletim!