Siyaset nedense hep bana itici ve gerçeklerin çarpıtıldığı ortammış gibi geldi.
Siyaset sanki sanatını icra eden sanatçıların sahne oyunu gibi oldu hep…
Çocukluğumu hatırlıyorum, Rahmetli babam Erbakan Hocayı çok ama çok severdi.
Çocuk aklıyla, bayraklar elimizde çok meydanlarda dolaştık.
Milli diye, dini diye, adil düzen diye…
Sonuç ne mi oldu?
Yaşı yetenler bilecektir.
Erbakan Hoca uzun mücadeleler etti göründü millet adına, yüreklerimizi coşturdu geldi geliyor diye…
Sonrasında bayrak taşıyanlar çoğunlukla müteahhide evrildi, zengin olan müteahhitler ise müsait oldu siyasette söz sahibi olmak için…
Parti içinde ve dışında çekişmeler, kavgalar, çatışmalar, atışmalar hep devam etti.
Ülkenin yönetimde söz aldı, yer buldu.
Ve 2002 yılında yeni bir umut doğdu, hocanın dilden, gönülden meydanlarda, TV kanallarında vurmasıyla adım adım büyüyen bir parça…
Ak Parti.
Erbakan Hoca dünyadan göçtü, milletin malı zelil oldu mu, ümmetin vatan için, millet için dişinden tırnağından artırdıkları nasıl pay edildiğini gördük, duyduk, işittik mi hep birlikte…
Yerelde de, genelde de…
Ümmetin yardımlarının, desteklerinin ‘hiç’ edildiğini birlikte idrak ettik mi?
Neyse ki Necmettin Erbakan Hocanın emek emek büyüttüğü güneş gibi doğdu milletin kaderine…
CHP’nin desteği ile Reis yasaklardan adım adım yükselişe geçti ve iktidar oluverdi.