İktidarda hangi siyasi görüş olursa olsun tatlı lezzetlerin kokusunu alan bal severlerle doluyor ortalık.
Belediyeler de hangi isim, hangi taraf olursa olsun fark etmiyor, yüzde doksan dokuzu bal sevenleri sever hale dönüşüyor...
Ortam onu gerektiriyor diye fısıldayanları duyar gibiyim!
Sakıncalı bir mahalleye taşınınca, demek ki insanın dünya görüşü değişiyor.
Hani bir mahalleye evinizi taşırsınız, mahalle otçulardan, hapçılardan oluşur.
Kısa süre sonra sizde onlara uymak zorunda kalırsınız hatta içmekle kalmaz daha, daha fazlasını yaparsınız.
Böylesi insanlardaki savunmaya bakar mısınız? “Ortam onu gerektiriyor”
Ne diyelim öylesi ortamınız batsın, iradenizin yetersizliği değil de ortam mı sürüklüyor sizleri kötülüğe...
O ortamı oluşturan, sizleri kötü etkileyen unsurlarda bir zamanlar başka mahallelerden taşındı.
İşin aslı sizin bünyeniz kötülüğe, arsızlığa, hırsızlığa müsaitte ondandır değişiminiz!
Taşındığınız mahallenin suçu yok...
Neyse; asıl konumuza gelelim.
Son yıllarda, son aylarda, son günlerde toplumun bir arayış içerisinde olduğunu hepimiz görmekteyiz.
Siyasi olarak, ekonomik olarak, güvenlik olarak...
Hayat şartlarını kolaylaştırma, varlıklarını koruma, özgürlüğünü kaybetmeme arayışı...
Toplumun bu durumundan, bu arayışından vazife çıkaranlar elbette sayılamayacak kadar çok.
Mafyası da vazife peşinde, dolandırıcısı da vazife peşinde, hırsızı da vazife peşinde...
Siyaset arenasının aktörleri de vazife peşinde!
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarına göre 152 tane siyasi parti bulunmakta.
Kim bilir belki yenileri de yolculuk hazırlığında...
Fırsatı bulan tepmek istemiyor, yeni fırsatlar arıyor Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması misali!
Ya tutarsa ya iktidara namzet oluverirse diye hayaller, hülyalar peşinde, parti kurma telaşında.
Son yıllara şöyle bir bakın; kaç hayal hayat buldu siyasi çöplüğe dönen partiler meydanında...
Olmadı, bidaha gayretiyle kuruluyor, yayılıyor, dağılmasa da kenara atılıyor.
Görünmez bir el uzanıyor, parti kurduruyor, büyütmeye çalışıyor,
Sonrası ortada dımdızlak bırakıp başkalarına yöneliyor.
Robot hikayesi sanki ‘biiip’ lütfen yeniden deneyin sinyali almış gibi...
O el işte o el maharetli el olduğunu sanıyor
Amma yanıldığını her defasında siyaset çöplüğüne yenilerini ekleyerek anlıyor.
Partilerin listesine, kuruluş aşamalarına bakınca görürsünüz her şeyi.
Son hafta uzun süre hiç görüşmediğim dostlarım dediğim insanlar arıyor.
Hâl hatır sonrası, ‘tek sorum var abi’ diye ekliyor.
Aynı konuda ardı ardına birden fazla dost sorunca yazalım bari dedim.
Hiç değilse sorulan konuda fikrimizi soramayan dostlarda duymuş olsun!
Yavuz Ağıralioğlu yeni parti kuruma çalışması yapıyormuş, bu konuda ne diyeceğimi merak ediyorlarmış arayan dostlar.
Kısacık araştırdığınızda;
Yavuz Ağıralioğlu milliyetçi görünümünde, siyaset sahnesinde epeyce dirsek çürütmüş siyasi bir öğrenci.
Alperen Ocakları, Rahmetle andığım Muhsin Yazıcıoğlu'nun genel başkanlığı döneminde Büyük Birlik Partisi’nde görevler almış, sonrasında genel başkanlık olmayınca oradan ayrılıp bir sivil toplum kuruluşunun başına geçmiş...
O dönemde ‘dostlarım dediğim insanlar’ fotoğrafından tanıştırmıştı bendenizi.
O meşhur görünmez elin maharetiyle 2017’de kurulan İyi Parti saflarına 2018’de koltuğunun altında dosyasıyla karışmış...
Ve belki de koltuğunun altındaki dosyaya karşılık tek şartı olan, Milletvekili seçilmişti...
Sonrasında o meşhur elin ‘buyurun masaya’ demesine, aday yapılan isme karşı çıktığını ifade edip ayrılmış...
Geçmiş yıllarda köşelerimde anlattığım bir fıkra geldi aklıma ama satırlar yetmeyecek maalesef.
Başlığını vereyim sizler bulup okuyuverin.
‘Ağa ile marabanın hikâyesi’
Hepsi bu kadar!
Mevsim son bahar olunca cacık sız sofra olur mu?
Cacık sevenlere de elbette saygı duyacağız.
Yoğurdu kıvamında, nevalesi bol bol olursa, tuzu da yerinde atılırsa sizce de yemesi güzel olmaz mı?