Sevgili Dostlar!
İnsan gözü açık nasıl uyur diyeceksiniz?
Evet, haklısınız…
Sizler gibi düşünüyordum,
1992 İzmir Bornova Polis Okulunda derslerde gözü açık uyumayı öğrenene kadar.
Gece okul çevresi nöbetinden çıkmışsınız, derse girmişsiniz!
Uyanık olmayı anlatın da görelim, gözlerinize ve bedeninize…
Bedeniniz ve gözleriniz size öğretiyor gözü açık uyumayı.
Birçoğumuz gözü açık, ruhu uykuda derse katılırdık çoğu gün.
Geçmişten bir geçişle sohbetimizi nereye bağlayacağımı merak edenler olacaktır.
Gündemlerimize, güncellerimize ve millet olarak nasıl gözü açık uyuduğumuza bakalım istiyorum.
Çarşı-pazar yanıyor, millet olarak bakıyoruz görüyoruz ama aynı zamanda uyuyoruz.
Öylesi tepkisiz, öylesi uysal bir millete ne ara dönüştürüldük anlamak zor. ‘Kafasına vur, ekmeğini al’ tabirine örnek hale geldik çoktan.
Adam emekli; ekmeği, evet sadece ekmeği bir lira ucuza alabilmek için kilometreler yürüyor, kuyruklarda dakikalarca bekliyor fakat istikrar devam etsin istiyor…
Vatandaş marketler de ekstra ürünlere değil, domatese, bibere, eriğe, şeftaliye, soğana bakıp geçer olmuş. Gözünde tek suçlu marketçi, tek suçlu üretici değil mi?
Hatta hain halciler, hain marketçiler, hain stokçular…
Elbette kendince haklı! “Üretici sıfıra yakın fiyata gübre alıyor, mazot bedavadan az pahalı, su-elektrik ücretsiz…
Halciler, aracılarda ürünleri el arabasıyla taşıyor şehirlerarası yollarda.” Buraya bir gülücük emojisi koyalım. Allah Allah, neden bu kadar pahalı ürünler diye de içini çekiyor, kimseler duymayacak şekilde…
Konu siyasete gelince ‘Ulubatlı Hasan’ misali burca bayrağı dikiyor ve canı pahasına savunuyor takımını, pardon takım tutar gibi tuttuğu siyasi görüşünü…
Sağı-solu, ortası-kenarı fark etmiyor siyasi olarak, her partili aynı durumda.
Ülkemizin nüfusunun neredeyse yüzde seksenine yakını o kuyrukta bir lira ucuza ekmek almak için bekleyen adamla, markette seyircilik yapan Teyzeyle aynı kategoride haberi yok!
Her türlü desteği bedavaya bulan Suriyeli misafirlerimiz hariç (vatandaşlık almış olsa da) çünkü onlar bizim nüfusumuz değil misafirimizdir, günü vakti geldiğinde ülkelerine mutlaka dönecekler.
Vatandaş geçinemiyor, çarşı-pazar yanıyor, kimin umurunda!
Saçı olan saçını taramanın derdinde, saçı olmayanlar ise gözü açık uyumanın telaşında.
STK’ların neredeyse tamamı tıp oynuyor…
Odalar-borsalar tıp oyununu benimsemiş yıllar içerisinde! Eee Seçim var, geçim var, makam var…
Vatandaş elinde değil, çoğumuz gözü açık uyuyor…
Sağı-solu fark etmiyor; siyasiler ‘kurulan oyunda’ rollerinin hakkını vermenin mücadelesinde…
Ekranlara bakıyorsunuz, kocaman kocaman ekonomistler anlatıyor.
Ekonomimiz büyüyor, ihracatımız uçuyor, sanayimiz dünya ile yarışıyor…
Ama dedik ya, nüfusun yüzde seksenine yakını eğitimden, ulaşımdan, boğazından, giyiminden, çoluğundan çocuğundan kısmanın yollarını arıyor.
İnsanca yaşamanın değil, kısaca hayatta kalmanın, sürünerek de olsa hayata tutunmanın mücadelesinde gözü açık uyuyor olsa da…
Anayasa’nın dördüncü maddesini ‘ahmağa anlatır gibi’ anlatan Zekeriyacığıma, Devlet Bahçeli’nin yok hükmü şerhi koymasıyla yok olduğunu hayal ediyoruz…
Gündemimiz; Anayasa bir değişse kimse tutamaz bizi…
Gündemimiz; Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse ne olacak! Sanırsın ki CHP’nin kurucusu mübarek, o olmazsa partileri kapanır maazallah.
Toplum olarak merak ettiğimiz; meşhur Dilan ablamız ve eşi Engin abimiz o kadar para ile şimdi ne yapıyor acaba?
Sosyal beklentimiz; İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya bu sabah ‘X hesabı’ndan hangi yabancı mafya babasını yakaladığını duyuracak yol geçen hanına dönen Türkiye’de.
Sonuç mu?
Herkes işini, fark etmeksizin biçilen rolünü iyi yapıyor…
Biz vatandaş olarak gözü açık uyumaya devam ettiğimiz sürece!
Kalın sağlıcakla…