Gazetelerin üçüncü sayfalarını okumak istemiyor artık!
Her gün garip garip kavgalar…
Garip garip olaylar, cinayetler…
Aklımız almıyor, fikrimiz ermiyor.
Nasıl bir ruh haliyle sekiz yaşındaki çocuğu canice öldürebiliyoruz…
Nasıl bir mecburiyet olabilir ki, yeni doğan bebekleri para kazanmak uğruna katledebiliyoruz…
Yeni doğan çetesi son günlerin gündemi, daha dünyaya gözlerini açmadan göçe (ölüme) gönderilen çocuklar ve para uğruna bu haltı yiyen doktorlar, hemşireler, insanlar, caniler…
Düşünüyorum; insanlığın şifreleri mi (genleri mi) bozuldu, bozuluyor.
Hangi inanca sahip olursak olalım, hangi millete mensup olursak olalım, maya bir, çıkış noktası bir, varoluş sebebi bir, sonunda (ahirette) varılacak nokta bir değil midir?
Dünya’ya gelip, kendi yazdığımız, kendi tercih ettiğimiz (yolları) kaderlerimizi yaşayıp büyük göç (ölüm) sonrası ödül veya ceza değil mi sonuç!
Bu alemde nasıl bir zorlama var ki, canileşip katil olabiliyoruz?
Nasıl bir kaygı var ki, lüks yaşamak için bizim dışımızdaki insanların hayatını hiçe sayarak gıdada türlü türlü hileler yapabiliyoruz.
Nasıl bir inancımız var ki, her haltı yedikten sonra, bir yerlerden affımızı bekleye biliyoruz!
İnsanlık için, geçmiş yaşamlar için çok önemli bulguların keşfedildiği Konya “Çatalhöyük” (MÖ 7000) ve hemen yakınlarında bulunan “Boncuklu höyük” (MÖ 9.200) ziyaretimde görevli arkadaşların anlattıkları aklıma geldi, bu canilikleri seyrederken, düşünürken…
Bu iki yaşamsal alanda da yapılan arkeolojik kazılarda önemli bulgular bulunmuş, sergileniyor.
Hiç unutmuyorum…
Görevli arkadaşlara o dönemlerde güvenlik nasıl sağlanıyormuş sorusunu sormuştum.
Bulgular, anlatılanlar hayrete düşürmüştü beni!
Yapılan tüm incelemelerde bir tane bile kafatası travması sonucu ölüm yokmuş!
Bulunan cesetlerin hiçbirinde delici/kesici alet yaralanması sonucu ölüm yokmuş!
Hastalıktan veya eceli ile tüm ölümler!
Günümüze geldiğimizde imkansızlıklardan, hayat şartlarından, yaşam koşullarından diye savunuruz ya, yaptığımız kötülükleri, canilikleri…
İmkânsızlık dediğimizde, o zamanlara bakıyorsunuz bilinen bir inanç sistemi yok desek yanılmış olmayız herhalde, en azından din ticareti bulgularına rastlanmıyor.
Ticaret, sosyal hayat, yaşam koşulları ilkel ve de zorun zoru şartlarda yaşamışlar o insanlar…
Bizlerin şartları ile yani bugünkü şartlarımızla karşılaştırmak imkânsız!
Eğer ki, tek etken zorlu koşullar olsaydı, gelecek kaygısı olsaydı, o insanların caniliği hat safhada olmaz mıydı?
Oysa cani olan mensubu olduğumuz şimdiki insanlık değil midir?
Hayvana acımayız, çocuğa acımayız, kadına acımayız, bizden değilse, bizim tarafımızda yer almıyorsa hiçbir varlığa acımaz hale dönüşen günümüz insanlığı daha cani varlıklara dönüşmemiş midir?
Cılkımız çıktı denildiğinde, itiraz edenler her haltı yiyenler değil midir?