Bugün ulusal egemenliğimizin 100. yılı.
Söylemesi kolay bir yüz yıl.
Onunla birlikte ya da daha sonra kurulmuş, kurulmaya çalışılmış tüm rejimler birer birer çökerken, o rejimlerin ördüğü duvarlar paldır küldür yıkılırken Atatürk’ün ve arkadaşlarının milletle birlikte millet için kurduğu bu devlet hâlâ ayakta.
Dışardan ama özellikle içerden yapılan tüm saldırılara rağmen, zaman zaman sallansa da ayakta.
Niyesini hiç düşündünüz mü?
Her şey yıkılırken onun neden ayakta kaldığını?
Tek bir yanıtı var.
Dünyanın pek çok ülkesinde “Milli” meclisler vardır...
Ama “Millet Meclisi” bambaşka bir kavramdır.
Bu ülkeyi kuran irade egemenliği kendi için istemedi.
Yakın çevresi için istemedi.
Bir zümre için, bir grup için, bir familya için istemedi.
Meclisi etkisizleştirmek üzerine değil, Meclis’i etkili ve saygın kılmak için istedi egemenliği
Millet için istedi.
Millet için kurdu o Meclis’i.
O yüzdendir ki, yıkılmıyor.
Ne bir kişinin ne bir grubun ne bir siyasetin egemenliğidir o egemenlik.
O milletin egemenliğidir.
Millet durdukça yıkılmaz.
Sallansa da yıkılmaz.
Sallandıkça güçlenir.
Kinle değil, kanla kazanılmıştır o egemenlik.
Milletin kanıyla.
Sokaklarda kutlanamasa da, kalplerde kutlanır.