Geçen hafta Genç Werther’in Acıları üzerinden haberlerin intiharları yaygınlaştırdığını anlatmaya çalıştım.
Tabii ciddi bir salaklık yaparak “Genç Werther’in Acıları” yerine “Genç Werther’in İntiharı” yazdım o ayrı.
Goethe’yi kızdırması muhtemel olan bu hatamı fark edip düzeltmiş olmam da internet yayıncılığının bir armağanı.
Bilim yalan söylemiyor.
Yine bir “arsenikle intihar” vakası yaşandı.
Ki beklenmedik bir şey değil.
Daha da yaşanacaktır.
İlginç olan ise TBMM’de “Siyanür satışı ile ilgili” birkaç soru önergesinin bu intiharlardan çok önce verildiğini öğrenmem oldu.
Geçtiğimiz Mayıs ayının 5’inde CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turan’ın yanıtlaması istemiyle iki soru önergesi vermişler.
Sordukları ise şu:
“Siyanür ve çeşitlerinin internet üzerinden temininin kısıtlanmasına ve bu şekilde temin edilen maddeler sebebiyle gerçekleşen ölüm vakalarına ilişkin”
Yani doğru düzgün muhalefet yapmamakla suçlanan muhalefet, hiç de siyasi olmayan bir konuda, hiç de hükümeti zor durumda bırakma amacı gütmeksizin, bir ülke meselesi üzerinde önceden görerek erken uyarı işini yapmış.
Keşke Türkiye “Muhalefet ne diyorsa yanlıştır” fikriyatını bir kenara bırakmayı becerebilse.
Belki birkaç hayat kurtarılabilirdi!
*
Ekonomi - intihar ilişkisi
İntiharlar sonrası en önemli tartışma “Bu intiharların sebebi ekonomik mi, değil mi?” tartışması.
Hükümete muhalif olduğunu söyleyenler “Ekonomik nedenlerden, fukaralıktan intihar ettiler” diyor, hükümete yakın olmakla övünenler ise tam tersini savunarak “Parasızlıktan intihar etmediler” diyor.
Her iki taraf da öylesine abartıyor ki meseleyi hükümet yanlıları intihar edenleri neredeyse Forbes’un zenginler listesine dahil edecek, muhalifler ise “Açlıktan ölecekken intihar ettiler” diyecek.
Ben ise meseleye bilimsel açıdan bakmayı tercih ediyorum. 8. Avrupa Akıl Sağlığı Konferansı’na sunulan bir rapor, “Fakirlik ile intiharlar” arasında doğrudan bir bağlantı bulgusu göstermiyor.
“Parasız kalanlar arasında intihar daha yaygındır” diye net bir bulgu yok.
Ancak aynı araştırma “Resesyon” dönemlerinde intiharların arttığına dikkat çekiyor.
Ekonomik daralma ve işsizliğin arttığı ekonomi döngülerinde intihar sayılarında artış var.
Daha detaylı bir araştırma ise Oxford Üniversitesi ve British Journal of Psychiatry (İngiliz Psikiyatri Dergisi) tarafından yürütülmüş ve yayınlanmış.
Buradaki sayılar gayet net.
2008’de Avrupa ve Amerika’yı etkileyen ekonomik kriz ve resesyon döneminde, 2008-2011 yılları arasında intihar vakalarında Avrupa’da yaklaşık yüzde 6,5’luk bir artış gerçekleşmiş.
Avrupa genelinde istatistiksel olarak beklenenden 7 bin 950 adet daha fazla intihar vakası olmuş.
Aynı sayı ABD’de 4 bin 750 olmuş.
Bu konuda tüm araştırmaların ortak gösterdiği veri, işsizliğin arttığı, iş bulma umudunun azaldığı, banka kredilerinin kesildiği ya da azaldığı, ekonominin büyüme trendinin düştüğü veya negatife döndüğü dönemlerde intihar vakalarının artış gösterdiği.
Ancak bireysel “fukaralık” intihar sebebi olarak çok göze çarpmıyor.
Tam aksine varlıklı kesimlerin gelir kaybının veya umut kaybının daha fazla intihar nedeni olduğu gözlemleniyor.
Ancak bu durum sadece gözlem.
İstatistiki bir anlam yaratacak kadar büyük bir durum değil.
*
Elektronik zehir
Sıvı yakıtlı elektronik sigaraların zararlarına dikkat çekmeye çalıştığım yazılarıma çok sayıda tepki geliyor.
Olumlu, olumsuz.
Bazı okurlar “Biz beğenmediğiniz elektronik sigara sayesinde sigarayı bıraktık. Niye zararlı diyorsunuz” neviinden yanıtlar yollamışlar.
Ben de onlara şöyle demek istiyorum:
“Ben diye başlayan deneyimler bilimsel bir şey ifade etmez. Ben de puroyu kuru erik yiyerek bıraktım. Bu bilimsel bir söylem olabilir mi? Sigarayı bırakıp, elektronik sigaraya başladıysanız size tavsiyem sigaraya geri dönmeniz olabilir ancak”
Bakın kimya doktoru bir okurum, elektronik sigaraların sıvı yakıtları için ne diyor:
“Bugünkü yazınızda bahsettiğiniz elektronik sigaralarda önemli noktalardan biri kullanılan kimyasal kit sıvılar ilk çıktığında Çin'den Türkiye'ye girdiğinde litre maliyeti Türkiye'de 10 ₺ civarındaydı. Çin'de çok daha ucuz olduğu kesin. 10ml'si 50 ₺ civarında satılıyor. İçerisinde kullanılan mono propilen glikol, gliserin, Peg400, mono etilen glikol gibi kimyasallar endüstriyel kimyasallar olup son derece zehirli maddelerdir. Sadece içen için değil üfledikleri yüksek duman da içerisinde zehir bulundurmaktadır ve çevreye de zehirli hava saçmaktadır. ABD'de kullanılan Metamfetamin gibi uyuşturucular ile aynı özelliklere sahipler uyarıcı ve halüsinasyon özelliği var. Birçok uyarıcı gibi, 6-24 saat süren güçlü bir öfori; dolayısıyla bağımlılık yapma yeteneğine sahipler. Bu kimyasalların takibi ne yazık ki yapılmıyor. Gittigidiyor ve benzeri sitelerde satışı sınırsız ve serbest. Endüstriyel satıcılarda kime niçin satıldığınız umursamıyorlar. Benim öngörüm gelecekte bu ve bunun gibi kimyasallar uyuşturucu gibi kullanımı artacak ve pazar oluşacaktır.
Not: Bu konuya dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla.”
*
Mototerör
İstanbul’da çok ciddi bir motosiklet terörü yaşanıyor.
Haklı olarak trafikte kendilerine saygı gösterilmesini isteyen motosiklet sürücüleri. Özellikle de scooter kullanıcıları aynı saygıyı başkalarına gösterme konusunda pek de istekli değiller.
İstanbul sokaklarında sürekli olarak ters yönden gelen motosikletliler, kaldırımda yürürken neredeyse üzerimizden geçen motosikletliler, araçların arasında kural tanımadan dolaşan motosikletliler, aradan geçmek için otomobilleri çizmekten kaçınmayan motosikletliler, kasksız gezen motosikletliler, sürücüsü kasklı yolcusu kasksız motosikletliler ortalıkta fink atıyor.
Ve ilginçtir, bunlara kimse sesini çıkarmıyor.