Kızılay’ın Maliye yerine vergi toplayıp, uygun yerlere plase etmesi meselesi daha çok tartışılır gibi duruyor çünkü kazıdıkça altından neler çıkacak Allah bilir.
Taraflardan açıklama üzerine açıklama geliyor ama her açıklama yeni soru işaretleri doğruyor.
Mesela Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na bağışlanan paranın, ABD’de Ensar Vakfı ile TÜRGEV’in ortak kurduğu bir başka vakfa gittiği ve yurt yapımında kullanılacağı açıklandı.
Ancak orası ABD ve şimdilik şeffaf bir ülke olduğu için orada böyle bir bağış görülmüyor.
Acaba “elden” mi verildi para bilemiyoruz.
Ama ben hâlâ işin Kızılay tarafındayım.
Kızılay epey bir zamandır zaten bozulma yolunda koşar adım ilerliyordu.
Yani bugüne has bir durum değil Kızılay’da rezalet.
Yıllar önce yanlış hatırlamıyorsam 2001’de yazmıştım. Kızılay Pendik Şube Başkanı Yusuf Topçu, inanılmaz başarılı işler yaptığı halde Genel Başkanlık seçimlerindeki politik tutumu nedeniyle görevden alınmış, başarıları cezalandırılmıştı. (Başarı dediğim Pendik’te Kızılay merkezinin bölgedeki hastanelerden daha kaliteli hizmet vererek İSO belgesi alması mesela.)
Keza 1999’da da Tarsus’ta Kızılay’a “şartlı” bağışlanan bir arsa Kızılay Bölge Başkanı tarafından “düzmece bir ihale” ile Kombassan’a satılmıştı.
Ama tüm bunlar son rezaletin yanında pek küçük kalıyor.
Şimdi ben Kızılay Başkanı’na iki soru sormak istiyorum:
1. Böylesine yürekli bir işadamı kalmadı ama diyelim ki, bir işadamı Kızılay’a geldi ve “Size 10 milyon dolar şartlı bağış yapacağım. Şartım şu. Bağışladığım parayı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne veya Aziz Nesin Vakfı’na aktaracaksınız” dedi.
Sayın Kızılay Başkanı böyle bir bağışı alır mısınız, ÇYDD’ye aktarır mısınız?
2. Sayın Başkan, Ensar Vakfı’na yapılan bağışa aracılık ettiğiniz gibi başka hangi vakıflara sizin üzerinizden böyle bağışlar yapıldı. Hangi vakıflara, kaç lira aktarılmasına aracı oldunuz?
Bu iki sorunun yanıtı benim için önemli. Bakalım başka kimler Kızılay’ı bir tür banka gibi kullanıp “vergisiz” para transferi yaptırıyor.
Bakalım yanıt alabilecek miyiz!
*
Daha da Mc Donalds yemem
Türkiye düşmanı Suudilere Türkiye’de fazlasıyla kıyak yapıldığını, neredeyse Türkiye’nin en güzel beldelerinde Suudilere özel muamele gösterildiği buna mukabil Suudi devletinin ülkelerindeki Türklere maddi manevi eziyet ettiğini yazdım.
Onurlu dış politika buna misilleme gerektirir.
Bağırıp çağırmak değildir onurlu politika dedim.
Daha yazım yayınlanmadan bir başka iş ortaya çıktı.
MC Donalds’ın Türkiye’deki faaliyetlerini yapan şirket Suudilere satılmış.
Resmi açıklama gelmedi ama bu doğruysa artık Mc Donalds yersem param Suudilere gidecek.
Bu demektir ki, artık Fatih kardeşiniz McDonalds yemeyecek.
Siz de yemeyin bence.
Hem de sağlıklı kalırsınız...
*
Sayın hocam bana değil ona kızın
Yıldız Teknik Üniversitesi’nden bir profesör dostumuz mail atmış.
Demiş ki, “Öğrencilere Yıldız Teknik’i seçmeyin demişsiniz. Buradaki bir kişi koca üniversiteyi bağlar mı?”
Beni de protesto etmiş.
Haklısınız hocam.
Elbette bağlamaz.
Bir şartla.
Beni protesto ettiğiniz gibi keşke bu sapkın tavrı da Yıldız Teknik’in öğretim üyeleri olarak protesto etseydiniz.
O zaman benim de böyle bir yazı yazmaya gerekçem olmazdı.
Sonuçta sizin oranın sapığı var ve ben de o mahalleden geçmeyin diyorum.