Ne demiştim size gençler, “Bu sınav ertelenmez. Türkiye’de yaşamanın ne demek olduğunu böylece öğreneceksiniz.”
Demedim mi?
“Ertelemeyecekler, iptal etmeyecekler siz en iyisi stresinizi azaltacak çareler bulun.”
Demedim mi?
Umarım sınavınız iyi geçer.
Daha önemlisi umarım sınav yüzünden corona bulaş sayıları oranları artmaz.
Ve umarım bazılarınız bana boşuna kızdığını anlamıştır.
Genç kardeşlerim.
Ben tecrübeli bir ağabeyiniz olarak size bu ülkenin kullanma kılavuzunu anlatıyorum.
Evet haklısınız.
Bu kılavuz çok hoşa gidecek bir yöntem anlatmıyor ama durum bu.
Bu durumdan memnun değilseniz, birkaç yıl içinde bu durumu değiştirecek pozisyonlara gelecek bir bölümünüz.
Değiştirin arkadaşlar.
Bu ülkede insanların fikirlerine, canına, malına, emeğine, varlığına saygı gösterecek bir yönetim tarzını siz kurun.
Bugün kızdığınız şeye yarın siz dönüşmeyin.
Çünkü bu ülkede hep böyle oldu.
Herkes kızdığına, eleştirdiğine dönüştü.
Bari siz öyle olmayın.
Umarım bir bölümünüzün bana olan kırgınlığı biraz azalmıştır.
“Yahu bu Fatih abi bize hep doğruları söyledi. Bizim duygularımız üzerinden kendine prim yapmaya çalışmadı” dersiniz belki bir gün.
Demezseniz de canınız sağ olsun.
Dedim ya ben bu ülkenin kullanma kılavuzunu biliyorum.
Uygulayamasam da!
Ha Kadir, ha Merdan
Tele 1’de Merdan Yanardağ meslektaşımız Abdülhamit eleştirisinde dozu kaçırınca tepkilerin hedefi oldu.
Tepkiler haksız diyemeyeceğim.
Eleştiride ölçü kaçıp, hakarete dönüşünce, tepki de kaçınılmaz oluyor.
Hele hele Abdülhamit gibi bir kesimin bayraklaştırdığı birisi söz konusu olunca.
RTÜK’ün tarihindeki en hızlı tepkisi tabii ki biraz garip olmakla birlikte Merdan Yanardağ da haklı değil.
Abdülhamit, öyle aşağılanacak, hakaret edilecek bir hükümdar değildir.
33 senelik hükümranlığında, doğruları da vardır, yanlışları da.
Bazılarının iddia ettiği gibi tek karış toprak kaybetmemiş falan değildir.
Murat Bardakçı ile Erhan Afyoncu’nun Tarihin Arka Odası programında ve başka platformlarda da defalarca dile getirdiği gibi İmparatorluğun en büyük toprak kayıplarından biri onun zamanında olmuştur.
Bardakçı bunu “1,5 milyon kilometrekare, yani bugünkü Türkiye’nin iki katı” olarak tanımlar.
Erhan Afyoncu’ya göre Mısır’ın elden çıkması da onun dönemindedir.
Rusya, Abdülhamit döneminde Doğu’da Erzurum’a, Batı’da ise İstanbul’a kadar gelmiş, bugünkü Yeşilköy’e kadar dayanmıştı.
Dağılmakta olan ve güçsüz bir imparatorluğu 33 yıl idare etmek kolay iş değildi.
Şartlar nedeniyle aşırı vehimli ve baskıcıydı.
Osmanlı’nın son döneminin gördüğü en iyi, en modern idarecilerden biri olan Mithad Paşa’yı boğdurmuş muydu, boğdurmuştu!
Dindar görünür, aydınlara ve yöneticilere karşı baskıcı olmasına rağmen halka iyi davranırdı.
Özel yaşamında oldukça Batılı bir tarzı olmasına rağmen halka dindar ve sofu bir izlenim verdiği için ve geçici de olsa bir refah sağladığı için sevilirdi.
Belki de gelmiş geçmiş en zengin padişahtı.
Hazineyi Hassa dışında, şahsi mal varlığı da çok büyüktü.
Ticaret bilir ve severdi.
Yatırımları vardı. Şahsına ait geniş arazilere sahipti.
Tapu Kadastro kayıtlarına göre Abdülhamit’in Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu’da şahsına ait milyonlarca dönüme denk gelen 7 bin 756 adet tapusu vardı. Bunların 2 bin 369’u bugünkü Türkiye sınırları içindeydi.
Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Metin Hülagu’ya göre Alman, İngiliz, Amerikan ve Fransız bankalarında 250 milyon dolara denk gelen bir parası vardı.
Sonuç olarak Abdülhamit iyisiyle kötüsüyle zor bir dönemde, çok uzun süre tahtta oturan biridir.
Hataları kadar sevapları vardır.
Biz hakaret etmeden adam gibi eleştirmeyi beceremediğimiz için tarihimizi de doğru düzün öğrenemeyiz.