Birkaç gün önce “Diyanete kızmayın. Tüm dini kurumlar eşcinselliğe karşı böyle açıklamalar yapar” dedim diye hak verenler de oldu, çok kızanlar da.
Hatta eşcinsel olduğumu iddia edenler bile çıktı.
Geçmişte Salih Mirzabeyoğlu’na karşı yapılan hukuksuzlukları gündeme getirdiğim zaman İBDA’cı olduğumu iddia etmemişlerdi Allah’tan.
Çünkü salaktır bunlar, bir haksızlığa karşı çıktığınız zaman ille de sizin o tarafta olduğunuzu düşünürler.
Tıp her şeye çare buluyor ama ahmaklığa bulamayacak ne yazık ki!
Bazıları da demiş ki, “Niye Alan Turing örneğini de vermedin”.
Gerek yok çünkü topluma faydalı işler yapmanın da, zararlı işler yapmanın da cinsiyetle bir bağı yok.
Alan Turing dedikleri bir İngiliz “Alimi”.
Alim diyorsam gerçekten alim.
Matematikçi, biyolog, kriptolog, felsefeci, bilgisayar bilimci...
2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin imkansız şifrelerini çözecek bir algoritma geliştiren ve müttefiklerin Nazileri yenmesini sağlayan, milyonlarca canı kurtaran bir adam.
Ve canlarını kurtardığı İngilizler tarafından cinsel kimliği nedeniyle aşağılanan, toplum dışına itilen, hakarete uğrayan ve sonunda intihar eden bir bilim insanı.
Yani Batı’dan Doğu’ya, Hristiyanlıktan Müslümanlığa değişen bir şey yok.
Üstelik Doğu cinsel kimlikler konusunda daha açıkken, Hristiyan kültürün etkisi ile homofobik hale gelmiş.
Batı ise bugün biraz daha normalleştirmiş meseleyi.
Ama orada da eskiye dönmesi an meselesidir, merak etmeyin.
Tabii birkaç gün önceki yazımda “O zaman eşcinsellerden vergi almayın” dememi bazıları hiç vergi alınmasın diye yorumlamış.
Olur mu öyle şey.
Ben sadece Diyanet payı alınmasın dedim.
Hatta daha da açık bir teklifim var.
“İnanç vergisi” diye bir vergi koyulsun.
“Ben inançlı değilim” diyenler ya da camileri kullanmayanlar bu vergiyi ödemesin.
Çünkü bazıları diyor ki, “Almanya’da kilise vergisi var”.
Doğru var.
Hristiyanım diyenler, kiliseye gidenler veriyor.
Savunma hakkı kutsal da!
Mine Kırıkkanat ilginç bir tartışmayı başlattı alında.
Ulusalcı, solcu, Kemalist eski Baro Başkanı’nın Adnan Hoca diye bilinen Adnan Oktar ve çetesinin avukatlığını yapmasının “ilkesizlik” olduğunu söyledi.
Muhatapları ise “Savunma hakkı kutsaldır. Biz de bu hakkı kullandırıyoruz” dediler.
Doğru. Savunma hakkı kutsaldır. Herkesin kendini savunma ve savundurtma hakkı vardır.
Hatta meşhur hikayedir.
Kümesten tavuk çalmaya çalışan hırsız, elinde tavuklar, cebinde yumurtalarla yakalanmış.
Mahkemeye çıkartmışlar.
Hırsızlığı gün gibi aşikar olan hırsız hakime “Avukat istiyorum” demiş.
Hakim “Yahu her şey ortada. Avukat ne diyecek ki?” demiş.
Hırsız “Ben de onu merak ediyorum zaten” diye yanıtlamış.
Savunma hakkı böyle bir şeydir.
Ancak ilkeli ve siyasi yönünü sürekli sergileyen ve bunu kişiliğinin bir parçası haline getirmiş bir avukatın kendi duruşuna tamamen zıt bir savunmayı, bu olayda “Para karşılığı” Adnan Oktar gibi birini savunması ne kadar doğrudur!
Baro tarafından atanması halinde elbette ki, “Savunma hakkı kutsaldır” diyebilir ki orada bile bunu reddetme hakkı vardır.
Ama profesyonel bir şekilde böyle bir göreve talip olması doğrusu pek de ilkeli bir durum değildir.
Tabii bu benim düşüncem.
Yüzde 100 doğrudur da diyemem doğrusu.
AVM son bölüm
Dün Birleşik Markalar Derneği Başkanı Sinan Öncel’in söylediklerini aktardım.
Öncel’in “Metrekare başına 25 ila 45 TL genel gider payı alıyorlar” iddiasına Türkiye’nin en ünlü ve muhtemelen ne şık AVM’si İstinye Park yönetiminden açıklama geldi.
Öncel’in iddiasının en azından İstinye Park için geçerli olmadığını, İstinye Park’ta metrekare başına genel gider payının 10 TL olduğunu bildirdiler.
Bu arada ben de Türkiye’de AVM deyince akla ilk gelen isim, JLL Türkiye kurucu Başkanı Avi Alkaş’ın fikrini aldım.
Alkaş’ın önerileri şöyle:
- Belirli sayıda mağaza ve belirli metrekarede yer açılmış olmalıdır. Bu başlangıç için en az yüzde 70’tir.
- Mağaza genelinin en az yüzde 50’si hazır giyim olduğundan sezon uyumu ve stok yeterliliği önemlidir. Şu an firmalar buna hazır değildir.
- İndirim dönemi açılış tercih edilmez.
- Ana mağazaların açık olması gerekir. Bunlar Zara veya LC Waikiki gibi mağazalardır.
- Böyle bir dönemde açılış hem AVM hem de mağazalar için bir dizi önlem, koruyucu ekipman ve işgücü koruması için yatırım gerektireceği için ciddi bir ekstra maliyet getirecektir.
- Mesele sadece AVM mağazaları değildir. Mağazaların büyük çoğunluğu cadde mağazalarıdır ve onların da bireysel sahipleri vardır. Onların da sorunları çözülmelidir.
- AVM sahipleri keyif çatan insanlar değildir. Onların da yatırımları, kredi borçları, bankalarla sorunları olacaktır.