Dün AK Parti neden hâlâ yüksek oy potansiyeline sahip diye yazdım.
Yolları, köprüleri, havalimanlarını, gelişen, Anadolu kentlerini gören vatandaşın AK Parti’ye oy verdiğini, kentli ve eğitimli bir kesimin önemli gördüğü “Yolsuzluk iddiaları, kayırma, nepotizm” gibi meselelerin AK Parti’yi destekleyen vatandaşlar açısından çok önemli görülmediğini, onların baktığı yerden bakınca her hükümetin birilerini kayırdığını düşündüklerini, ha Ali ha Veli dediklerini yazdım.
Pek çok okurdan “Yapmayın Fatih Bey, o dediğiniz otoyolların, o köprülerin, parasını biz ödeyeceğiz yıllarca.
AK Parti iktidara geldiğinde 79 yıllık Cumhuriyet’in toplam dış borcu 123 milyar dolardı, 18 yılda bu borç 3 katına çıkarak 500 milyar dolara yaklaştı.
Cumhuriyet’in kurduğu onca varlık satıldı, trilyon dolar vergi toplandı. Bu dönemde Türkiye’de yapılmış bir büyük sanayi yatırımı var mı?
Para betona gömüldü.
Üretim artışı var mı?
AK Parti iktidara geldiğinde de dünyada 18. büyük ekonomi idik. Şimdi de oradayız.
Bir adım ileri gitmedik ama şimdi ilk 20’den düşme ihtimalimiz belirdi. Siz buna mı başarı diyorsunuz” diye toparlayabileceğim itirazlar geldi.
Hadi gelin bunu benim sözünü ettiğim seçmen kitlesine anlatın bakalım ne diyecekler!
Siz borç 123 milyar dolardan 400 milyar dolara çıktı diyorsunuz, AK Parti’ye oy veren seçmen “IMF’e beş kuruş borcumuz kalmadı” diye biliyor.
Siz para betona gömüldü diyorsunuz. AK Parti’ye oy veren seçmen “Ev sahibi olduk. Şehirler modernleşti” diyor.
Siz sanayiye yatırım yapılmadı, istihdam büyümüyor diyorsunuz. AK Parti’ye oy veren seçmen “Yerli ve milli otomobil yapıyoruz. İHA ve SİHA üretiyoruz, savunma sanayiinde dünya bizi kıskanıyor” diyor.
Üstüne bir de “Bunlar dört başı mamur Müslüman” diye ekliyorlar.
Siz ekonomik kriz kapıda diyorsunuz, hayatında dolara elini sürmemiş AK Partili oy veren seçmen “Bak dolar 2 yıldır yükselmiyor. Hâlâ 2018 yazındaki seviyede” diyor.
Ben size AK Parti niye oy alıyor onu anlatıyorum.
Ama galiba eksik anlatıyorum.
AK Parti hâlâ ve her şeye rağmen oy alıyor çünkü siz AK Parti’nin neden oy aldığını hâlâ anlamıyorsunuz.
Sizin yaptığınız Türk’ün Türk’e propagandasının bir benzeri.
Siz de muhalefetin muhalife propagandasını yapıyorsunuz.
Diyalog değil Monolog
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu diyor ki: “Ben de çoklu baroya karşıyım. Türk adaletinin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir.”
En azından bu konuda kendisini başkan seçen barolarla aynı fikirde.
Ve diyor ki: “Ben bu yanlıştan dönülmesini siyaset ile iyi geçinerek, diyalog kurarak sağlamak istiyordum. Diğer barolar ise diyalogdan yana değildi.”
Ancak görüldüğü kadarıyla diyalog dediği şeyden pek fayda sağlayamamış.
Diyalog dediği aslında monologmuş.
Kendi söylemiş, kendi dinlemiş.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Feyzioğlu’na pek kulak vermemiş.
Ama o hâlâ diyalogdan yana.
Ve neredeyse tüm baro başkanları kendisine karşı tepkili.
Bu arada yürüyen baro başkanlarının Ankara girişinde zulme uğramalarını kendisinin engellediğini söyledi TBB Başkanı Feyzioğlu. Ancak bu sorunu çözmek için girişimde bulunanın Feyzioğlu değil, Önder Sav olduğu da konuşuluyor.
Bu siyaset çok sıkıcı
Tarım yazacağım demiş ama teknolojinin azizliğine uğramıştım.
Teknoloji derken Apple denilen felaketin azizliğine.
Topladığım tüm bilgiler, her şey Apple sayesinde yok olmuştu.