Devlet Bahçeli’nin “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” demesi üzerine CHP’li Özgür Özel, “Bu söz Sivas katliamından önce yerel bir gazetede manşet olmuştur” diye çok zorlama bir bağlantı kurdu. Onun bu zorlama bağlantısına MHP’den İsmet Ataman çok sert cevap verince aralarında polemik çıktı. Özgür Özel’in “Saray rejimi yıkılacak” sözü ise... AK Parti’nin büyük tepkisine neden oldu.
*
Ve böylece dün gün boyu...
Özgür Özel odaklı sert rüzgârlar esti siyasette.
*
Bazı CHP’liler “Helal olsun Özgür Özel’e! Hep başkaları mı siyaseti sertleştirecek? Biraz da Özgür Özel sertleştirsin. Ha şöyle! İşte biz böyle CHP istiyoruz” diye düşünebilirler.
*
Düşünsünler. Benim için hiçbir mahsuru yok.
Fakat unutmasınlar ki...
Türkiye siyasetinde şöyle bir kısırlaşmış “döngü” işlemektedir:
*
Siyasetin sertleşmesi, cepheleşmeyi körüklemekte/Cepheleşmenin körüklenmesi, herkesi kendi siyaset çemberinin içine itmekte/Herkesin kendi siyaset çemberinin içine itilmesi ise CHP’ye hiç mi hiç yaramamakta...
*
Eğer CHP...
Bu kısırdöngüden kurtulmayı amaçlıyorsa... Alanını genişletmek istiyorsa... Başka mahallelerden partisine kaymalar olmasını arzu ediyorsa... Gidişattan memnun olmayanları kendisine çekmeye can atıyorsa... Geniş muhafazakâr sağ kitleye ulaşma hedefini sürdürüyorsa...
Koronadan kaçar gibi kaçmalı siyasetin sertleşmesinden.
*
Hep söyledim, hep söylüyorum, yine söyleyeceğim:
CHP ancak ve ancak...
Siyasetin sertleşmediği, cepheleşmenin azaldığı, herkesin kendi köşesine çekilmediği, kısır çekişmenin gündemi esir almadığı bir ortamdagelişip büyüyebilir.
SEVİMLİ BİR 'TEMEL REİS' VARDI, NE OLDU ONA?
YEREL seçimlerden önce Temel Karamollaoğlu bazılarına amma sempatik geliyordu ha!
“Temel Dede” diyorlardı... “Temel Reis” diyorlardı... “Bilge lider” falan bile diyen oluyordu.
*
Son tartışmada Temel Bey, Diyanet İşleri Başkanı’na destek çıkıverince...
Temel Bey’e sempati besleyenler de neye uğradıklarını şaşırdılar.
*
E birader, sırf “Tayyip Erdoğan’dan oy tırtıklayacak” diye... Tamamen taktiksel olarak... Seninle aynı dünya görüşünü paylaşmayan siyasetçiden kendine sevimli bir maskot çıkarmaya kalkarsan...
İşte böyle ortada kalıverirsin.
KARŞIMIZDA FENA HALDE BUNALMIŞ BİR AHALİ VAR
SİYASETÇİLERE, gazetecilere, televizyonculara, magazin dünyasının ünlülerine, sanatçılara, sporun meşhurlarına, sosyal medyanın fenomenlerine sesleniyorum:
*
Salgın tehlikesini tam olarak bertaraf edememiş, evlere kapanmış, hayatı kısıtlanmış, sokağa çıkma yasağına maruz kalmış, sürekli “Rehavete kapılmayın” uyarılarıyla karşılaşmış...
Ve bütün bunlardan dolayı fena halde bunalmış bir ahaliyle karşı karşıyasınız.
*
Ağzınızdan çıkan her sözü, attığınız her adımı, yaptığınız her paylaşımı...
Bu durumu göz önünde bulundurarak yapın.
*
İletişimin altın kurallarından biri de şudur:
Bunalmış bir ahaliyle, bunalmamış bir ahaliyle muhatap olur gibi muhatap olunmaz.
YENİDEN OKUNACAKLAR... YENİDEN İZLENECEKLER...
- ÇALIKUŞU: Reşat Nuri’nin üslubunun keyfi diye bir şey var. Özledim o keyfi! Madem karantinadayız, o halde özlem gidermenin tam zamanı! Çalıkuşu’nu okuyacağım yeniden... Böylece hem ilk okuduğum zamanlara gitmiş olacağım, hem de eski zaman Türkiyesinin derinliklerine şöyle bir uzanmış olacağım.
- VAHŞİ KOŞU: Dustin Hoffman hayranıyım, bir... İçinde Naziler geçen filmlere bayılırım, iki... Beni germeyen filmlere para vermem, üç... Bu üçü de vardı orijinal adı “Marathon Man” olan bu filmde. İlk izlediğimde nasıl da heyecanlanmıştım. Bakalım yine aynı oranda heyecanlanacak mıyım?
- BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK: Çocukken filmini izlemiştim. Büyülenmiştim. Sonra kitabını okumuştum. Bin kat daha fazla büyülenmiştim... Bugünlerde yine aynısını yapacağım: Önce filmini izleyeceğim. Bakalım büyülenecek miyim? Sonra kitabını okuyacağım. Bakalım bin kat daha fazla büyülenecek miyim?
- SUÇ VE CEZA: İlk okuduğumda çarpılmıştım... İkinci okuduğumda bir sürü enteresan cümlenin altını çizmiştim... Üçüncü okuduğumda bambaşka fırtınalar estirmişti... Dördüncü kez okuyacağım. Bakalım etkisi bu sefer nasıl olacak?
- KUŞLAR: İlk izlediğimde kuş saldırıları dışındaki bölümlerini hayli sıkıcı bulmuştum. Bezgin kıyı kasabası atmosferi de bunaltmıştı beni galiba... Bir kez daha izleyeyim şu filmi... Bakalım teknik imkânlardan yoksun olunan bir dönemde kuş saldırıları bölümü nasıl olmuş? Ve bakalım o kadar da sıkıcı mıymış geri kalan kısımlar?
HÜRRİYET'İ 'GETİR' ARACILIĞIYLA ALABİLİRSİNİZ
“GETİR” uygulaması, benim en çok kullandığım uygulama...
*
Abur cubur mu canım çekti? Siparişi veriyorum ve inanılmaz bir hızla kapıma geliyor sipariş...
Sadece abur cubur değil.
Su, deterjan, yumurta, Sekter’e mama, şarj aleti falan...
Hepsi var “GETİR”de...
*
Çok iyi işleyen bir sistem oturtmuşlar. Evinize en yakın merkezden, evinize en yakın kuryenin gönderilmesine dayalı bir sistem...
Sokağa çıkma yasağı günleri için...
“GETİR” muazzam bir fırsat sunuyor.
Mesela bu cumartesi-pazar için deneyebilirsiniz.
*
Bir ekmek, bir süt, bir de Hürriyet...
Ver siparişini, çok kısa bir sürede kapında.
*
AppStore’dan veya Google Play Store’dan arama çubuğuna “GETİR” yazıyorsun ve uygulamayı indiriyorsun... Bundan sonrası ise çok kolay... Yönlendirmeyle iş bitiyor.