SORU BİR: Kanal İstanbul’un güzergâhında 44 dönüm araziyi, Katar Emiri’nin annesine satan kim?
CEVAP BİR: “Arsa benim değil mi, satarım satmam, kime ne?” diyebilecek türde sivil bir şahıs...
*
SORU İKİ: Aynı araziyi Belçika Kralı’nın annesi satın alsa bu kadar gürültü kopar mıydı?
CEVAP İKİ: Yine bir gürültü kopardı ama şu anda kopan gürültünün yüzde 1’i kadar olurdu.
*
SORU ÜÇ: Kanal İstanbul’un güzergâhı üzerinde arsa toplayanlar, bir risk almış olmuyorlar mı?
CEVAP ÜÇ: Hem de nasıl! Kanal İstanbul yapılmazsa ya da güzergâhı değişirse... Para döküp arazi kapatanlara amma güleriz ha!
YAV HE HE İSMAİL!
KENDİSİNE “Davutoğlu ile Erdoğan arasında ne fark var” diye sorulunca “Davutoğlu’nun en azından diploması var” diye cevap veren Davutoğlu’nun partisinin kurucusu İsmail Günaçar şöyle demiş:
Kurduğun cümle tek cümle... Ne bağlamı, ne koparması be İSMAİL? Madem “Erdoğan’ın diploması yok” sözünün arkasında duramayacaktın, o lafı niye ettin İSMAİL? Siyasete girdiğin ilk günden böyle yaparsan bunun gerisi nasıl gelir İSMAİL? Geri vites yaparken bile burnundan kıl aldırmamayı Amerikan mekteplerinde mi öğrendin İSMAİL?
*
Bu arada Ahmet Davutoğlu’na da bir şey söylemeden geçemeyeceğim: Bu İsmail’i çok mu aradınız Sayın Davutoğlu?
İKTİDAR YANLILARININ DAVUTOĞLU/BABACAN STRATEJİSİ ÇOK YANLIŞ
Sanki bir telaşları varmış gibi bir izlenim veriyorlar. Oysa telaşları olsa bile böyle bir izlenim vermemeleri gerekir.
*
Her halleriyle olayı gereğinden çok ama çok fazla ciddiye alıyorlarmış gibi bir görüntü sergiliyorlar. Tam tersini yapmaları şart!
Konvansiyonel medyalarında yer vermiyorlar. Hiç görmemek, durup dururken bir gizem ve bir ilgiye yol açar ki sonuçta bu oluyor.
*
Sıkılmış yumruklar, öfkeli çıkışlar, hain sesleri falan... Bütün bunlar Babacan/Davutoğlu cephesine “biz neymişiz be” dedirtir. Dedirtiyor da nitekim.
BENİM DÜNYAMIN YEDİ HARİKASI
BİR: Evimin duvarında yer alan minik bir Bedri Rahmi tablosu...
*
İKİ: Kendisini hep “ulan ne adamsın” diye selamladığım kedim Sekter...
*
ÜÇ: Yorgun argın eve döndüğümde gözümü diktiğim kocaman film perdesi...
*
DÖRT: Günde en az 18 kere kahrımı çeken ihtiyar kahve makinesi...
*
BEŞ: Günde 12 bin adım atmama vesile olan köşedeki yorgun yürüme bandı...
*
ALTI: “Kuzuların Sessizliği”ne gönderme olarak duvara astığım kelebekler...
*
YEDİ: Çalışma masamda anlamsızca bana bakan iki camdan gergedan...
BİR KIŞÇININ SAYIKLAMALARI
Kar yağışını falan geçtik şöyle azıcık bir soğuk istiyoruz.
*
Janjanlı bütün paltolarımız, afili bütün kabanlarımız ıskartaya çıktı yahu.
*
“Kış günü aralıkta sen terle ben sileyim” desek yeridir.
*
Şömine karşısında fotoğraf çektirip insta’ya koyacaktım, hay aksi!
*
İlle de İzlanda’ya falan mı gideceğiz? Bu ne iştir yav.
*
Bir şey değil, mikroplar da kırılmayacak ha!
*
Aralıkta sivrisinek kovucu arıyorum, iyi mi?
MAZHAR ALANSON MESELESİ
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri”ni MFÖ’ye verirken...
ÖZKAN UĞUR: Teşekkür etti nazikçe... Ve ödülünü aldı.
FUAT GÜNER: Teşekkür etti nazikçe... Ve ödülünü aldı.
MAZHAR ALANSON: İşte burada duralım.
*
Mazhar Alanson, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden ödülü alırken şunları söyledi:
“Hayatım boyunca çok ödül aldım. Ev taşımalar falan dolayısıyla bu ödüllerin hiçbirini saklayamadım. Ama bu ödülü ömrüm boyunca saklayacağım.”
*
İşte tam da bu nedenle “Bu zamana kadar sana ödül verenleri bir saniyede gömdün” denilerek tepki gösterildi Mazhar Alanson’a...
Böylece...
MFÖ’nün Fuat’ı zırnık tepki almazken... MFÖ’nün Özkan’ı zırnık tepki almazken... MFÖ’nün Mazhar’ı bir anda tepkilerin odağı haline geldi.
*
Mazhar Alanson ne yaparsa yapsın, ne derse desin, iflah olmaz iktidar karşıtlarını asla memnun edemeyecektir.
Bunu biliyoruz.
Fakat Mazhar Alanson, “Aldığım hiçbir ödülü saklayamadım” demeyip sadece “Bu ödülü ömrüm boyunca saklayacağım” deseydi...
Hiç değilse iflah olmaz iktidar karşıtı olmayanlar ve normalleşmeyi savunanlar tarafından gürül gürül savunulabilecekti.