BİR: “O saatte orada ne işi varmış” şeklinde özetleyebileceğimiz, katillere gerekçe üreten her türlü kepazelikle ölümüne mücadele ŞART.
İKİ: Israrlı takip olmadığında paçayı kurtaracak olan kadın katillerinin üzerinde her türlü medya baskısı uygulamak ŞART...
*
ÜÇ: Katilleri savunan avukatların “Maktul de aranmış ama...” türü aşağılık savunmalarına karşı topyekûn seferberlik ŞART.
*
DÖRT: Ölümle tehdit edilen kadınları katilleriyle uzlaşmaya gönderen resmi makamlara “hop” demek ŞART.
*
BEŞ: Kadınlar can verirken “Aile ölüyor aile! Biz asıl aileye sahip çıkalım” diyen bazı muhafazakârlara “dur” demek ŞART.
*
ALTI: “Ya benimsin ya kara toprağın” adı verilen yeryüzünün en şerefsiz felsefesini darmadağın etmek ŞART.
*
YEDİ: Psikopat katillerin kolayca firar edip avlanmaya çıkabildikleri açık cezaevleri meselesine esaslı bir neşter atmak ŞART.
*
SEKİZ: Kadınların kendi güvenliklerini kendilerinin sağlamaları için ne gerekiyorsa yapılması ŞART.
*
DOKUZ: Efelenmelere, kontrolsüz öfkelere, psikopatça heveslere dayalı olan erkeklik anlayışını yıkmak ŞART.
*
ON: Öldürülen kadınların ardından sosyal medyada “Oh olsun, şunun kıyafetine bak” falan diye yazanlara katil adayı muamelesi yapmak ŞART.
İDAM
ARADA bir “İdam isteriz” diye ortaya atılanları görünce hep yadırgardım. Gencecik kızların canlarına kıyan psikopat katilleri görünce ben de galeyana gelip “idam” falan demeye başlayınca... Bir anda o yadırgadığım şahıslara dönüştüğümü fark ettim. İnsan gerçekten çığırından çıkıyor ve “İdam da idam” deme noktasına gelebiliyor. Fakat biz yine de sağduyuyu elden kaçırmayalım. İdamın ilkel bir cezalandırma yöntemi olduğunu unutmayalım ve bir çözüm getirmediğini de bilelim.
2002’DE ÇEKİLMİŞ İSTİKLAL CADDESİ FOTOĞRAFI
SOSYAL medyada elden ele dolaşan bu fotoğraf, 2002 yılının ocak ayında çekilmiş.
Karlar altındaki İstiklal Caddesi, nasıl da masalsı.
Al telefonuna kapak yap.
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
Esaslı bir kar yağsa...
Bugün de benzer bir fotoğraf çekilebilir.
Yani aslında o günden bugüne çok şey değişmemiş.
Ama yine de fotoğrafa baktığımızda hepimizde “Her şey nasıl da değişmiş yahu” duygusu uyanıyor.
*
Çünkü ölen cisim değildir, ruhtur ruh!
BİLİME MERAKLI BAŞKANIN TEMEL BİLİMLER ATAĞI
HER şeyin başı matematik, kimya, fizik, biyoloji gibi temel bilimler.
Bunlar olmadan bilim olmaz, bunlar olmadan dışa bağımlılıktan kurtulmamız mümkün olmaz, bunlar olmadan buluş olmaz, bunlar olmadan teknoloji olmaz.
İşte bu bilince sahip olan Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı, Tuzla’daki sanayicileri bir araya getirip Türkiye’ye bir “temel bilimler üniversitesi” kazandırmak için kolları sıvamış.
*
Şadi Yazıcı bilime meraklı bir belediye başkanı... Ortaokuldayken Einstein okumuş, lisede Hawking’e sarmış... TÜBİTAK dergileri, kuramsal fizik falan... Hepsine ilgi duymuş. Ve olayı çözmüş: “Her şeyin başı temel bilimler” diyor, başka da bir şey demiyor.
*
Uzun uzun, tadını çıkararak, büyük bir inançla, gözleri parlayarak konuyu anlatıyor. Batı’daki köklü üniversitelerden örnekler veriyor. Türkiye’nin en büyük eksiğini kapatma girişiminde bulunacak olmanın kıvancını yaşıyor.
*
Vallaha ben dinlerken heyecanlandım, belki siz de okuyunca heyecanlanırsınız diye yazdım.
ACUN’UN HAKKI ACUN’A FOX’UN AYIBI FOX’A
ACUN Ilıcalı, yurtdışında gördüğü bir formatı beğenmiş. Basmış parasını, telifini ödemiş.
Fox TV de tutmuş, Acun’un para ödeyip satın aldığı bu formatı aynen kopya edip ekrana sürmüş.
*
Kimse kusura bakmasın ama...
Fox’un yaptığının adı hırsızlıktır.
Hatta niteliksiz hırsızlık...
*
Yine kimse kusura bakmasın ama...
Sabah akşam hak hukuk dersi veren Fox’un öncü isimlerinin, bu hırsızlık karşısında dut yemiş bülbül kesilmeleri de ciddi bir sorundur.
*
Ve yine kimse kusura bakmasın ama...
Fox’un şu yaptığı aleni hırsızlığı, iktidara yakın bir televizyon yapsaydı seslerini sonsuz çıkaracak olanların Fox karşısındaki suskunluğu da çok manidardır.
BİZİM PARTİ
AHMET Davutoğlu’nun partisinin adı “BİZİM PARTİ” olacakmış.
*
Tam adı söylendiğinde... Akla margarini getirecek.
Ekrem İmamoğlu’nu üç kere kötülüyorsan bir kere de öveceksin. Hep kötüler, hiç övmezsen... Asla inandırıcı olamazsın.
*
Biraz zaman tanıyacaksın İmamoğlu’na... “İmamoğlu geldi, her şey kötü oldu” cümlesine fanatik taraftarların dışında kimse kulak asmaz.
*
Yıkıcı değil yapıcı olacaksın. “Gel şunu beraber yapalım, kaymağını da sen ye, yeter ki İstanbul’a hizmet etmiş olalım” demeyi ilke edineceksin.
*
Rakibini asla küçük görmeyeceksin. Ne içinden ne dışından “Ekrem İmamoğlu kim ya? Yeriz biz onu. Bir daha başarılı olmayı anca rüyasında görür” demeyeceksin.
*
Saygılı olacaksın. Karşındakinin halkın oylarıyla seçildiğini, ona gösterilen saygının halkın tercihine saygı olduğunu asla unutmayacaksın.