Korona çıktığı günden beri çok soru soruluyor, çok cevap veriliyor... Ama aynı sorulara gelen farklı cevaplar nedeniyle kafalar bazı konularda hâlâ karışık... Onca soru sormama, onca cevap almama rağmen mesela benim de hâlâ bir sonuca varamadığım çok husus var... O hususlardan 10 tanesini, Hürriyet Bilim Kurulu’nun çok kıymetli hocalarına buradan açıkça soruyorum... Cevaplar geldikçe sizlere ileteceğim.
- SORU BİR: Virüsün yaz aylarında etkisini azaltmayacağını düşünüyorum. Neden mi? Çünkü şu anda Brezilya ve Arjantin’de yaz... Ama virüs, oralarda da hızla yayılıyor. Bu konuda siz ne dersiniz acaba?
*
- SORU İKİ: Hekimler sürekli “Bol su için” deyip duruyorlar. Fakat bazı hekimler de “Bol su içerek virüsleri yok edemezsiniz, sadece sık sık tuvalete gidersiniz” diyorlar. Hangisi doğru? Bol su içelim mi, içmeyelim mi? Ayrıca “bol su” ne demek? Ölçüsü nedir bunun?
*
- SORU ÜÇ: Evde virüs taşıyan kimse yok. Herkes karantina koşullarında... Kimse dışarı çıkmıyor. Buna rağmen ikide bir elleri yıkamak, delirmiş gibi yüzeyleri dezenfekte etmek falan gerekiyor mu? Söyleyin lütfen. Söyleyin de kendimize zulmetmekten kurtulalım.
*
- SORU DÖRT: Maryland Üniversitesi’nin Enfeksiyon Hastalıkları Şefi Dr. Fehim Yunus, “Kargo paketleri, benzin pompaları, alışveriş arabaları ya da ATM’ler enfeksiyona neden olmaz. Ellerinizi yıkayın, hayatınızı normal yaşayın” demiş. Doğru mu bu yaklaşım?
*
- SORU BEŞ: Koronanın damlacıkla ilişkili bir enfeksiyon olduğunu hatırlatan bazı bilim insanları, yemek siparişiyle belgelenmiş bir korona riski olmadığını söylüyorlar. Biz bu konuda boşuna mı hassasiyet gösteriyoruz? Nedir bu işin doğrusu?
*
- SORU ALTI: Bir şehir efsanesi var: “Saunanın korona düşmanıolduğuna” dair... Saunaya girdiğin zaman koronavirüs yok oluyormuş. Böyle bir şey var mı? Sauna gerçekten de öldürür mü virüsleri?
*
- SORU YEDİ: Eve geldik. Hemen kıyafetlerimizi değiştirip kendimizi acilen banyoya atıp duş mu alacağız? Kimi böyle yapın diyor, kimi de gerekmez diyor. Şu konuya bir racon lütfen?
*
- SORU SEKİZ: Hâlâ tam olarak anlaşılamadı. Bu virüs denilen illet, örümcek adam gibi havada asılı kalabiliyor mu, kalamıyor mu? Ne olursunuz bu konuda bir son söz söyleyin. Bilmek istiyoruz.
*
- SORU DOKUZ: Bir arkadaşım var, antibakteriyel sabun peşinde... Söyler misiniz: İlle de antibakteriyel mi olmak zorunda? Normal bir sabun kurtarmaz mı? Zeytinyağından yapılmış mis gibi organik bir sabun mesela?
*
- SORU ON: Ayakkabıyla eve korona getirip hastalanma ihtimalimiz yüzde kaç? Yüzde 90 mı? Yüzde 5 mi? Yoksa binde 0000.1 mi? İhtimal oranını bilelim. Bilelim de ona göre ne yapacağımıza karar verelim.
BU NASIL MASKE TAKMAK LEVENT GÖK
CHP’li Levent Gök’ü uzaktan tanırım.
Diyaloğa açık, nazik, iletişime önem veren, toleranslı bir siyasetçidir.
*
Fakat bir kusurcuğu var Levent Gök’ün: Maske takmayı bilmiyor!
*
Levent Gök’ün şu fotoğraftaki haline baktığımızda gördüklerimiz şunlardır:
*
- Boğazlı kazak ya da kar maskesi giyer gibi takıyor maskeyi...
- “El katiyen dokunulmayacak” denilen maskeye hem de iki eliyle dokunuyor...
- Sanki “Maske nasıl takılmaz” konusunu açıklar gibi bir hali var.
*
CNN Türk’te Tarafsız Bölge’de iki program üst üste bunun kursunu verdik Levent Bey...
Keşke bir baksaydınız.
Tamam, partiniz programa çıkmanızı yasakladı ama izlemeyi de yasaklamadı ya...
GEBER OLAYI
HASBELKADER yetkili bir makama getirilmiş münasebetsiz bir adam, “Çoluk çocuk aç kaldık” diyen bir kadına “GEBER” dedi.
*
Ne oldu? Şu oldu:
“Açız” diyen vatandaşa “Geber” yanıtı veren Nail Noğay
*
Anında büyük tepki... İktidar muhalefet aynı anda reaksiyon... İktidar, saniye sektirmeden adamı görevden aldı... Hatta iktidar partisinden önemli isimler, “Görevden alma yetmez, memuriyetten de atılmalı” dediler.
*
Böyle bir durumda...
“Yapılması gereken yapılmıştır” diyen muhalif tavır, konuyu uzatmaya çabalayan muhalif tavırdan çok daha inandırıcı olacaktır.
FRANSA’YA BAKIP HALİMİZE ŞÜKRETTİĞİMİZ GÜNLER
DÜN Fransa’nın en çok tartıştığı mesele neydi biliyor musunuz?
*
Şuydu:
Koronadan ölenler için morg ücreti alınması... Halk buna inanılmaz tepki gösterdi gün boyu...
*
Bizdeki mesele ise şuydu:
Devletin ücretsiz dağıtılmasına karar verdiği maskenin, vatandaşa sağlıklı biçimde ulaşıp ulaşmadığı meselesi...
Şükür ki en çok yakışandır bize.
NOSTALJİ PATLAMASI
KARANTİNANIN nostaljiyi tetikleyen bir tarafı olmalı ki... Sağımda solumda bir nostalji patlaması var...
Bu patlamadan ben de nasibime düşeni aldım.
*
Patlamanın bendeki etkileri şunlardır:
*
Siyah-beyaz Ediz Hun filmlerine takılmak... Ahmet Kaya kliplerine göz gezdirmek... ‘Bizimkiler’ dizisinden bölümler seyretmek... ‘Bonanza’nın jeneriğini gün içinde birkaç kez oynatmak... Cevat Kurtuluş üzerine araştırma yapmak... ‘Komiser Kolombo’dan bölümler izlemek... Zeki Müren’den ‘Menekleşendi Sular’ şarkısını dinlemek...
ALIŞTIM
GÖRÜNTÜLÜ konuşma yöntemiyle sosyalleşmeye... Günde iki kere ateşimi ölçmeye... Cerrahi tekniklerle el yıkamaya... Asansör düğmesine elimle dokunmamaya... Tiryakisi olacak kadar kolonya kokusuna... “Hocam, hocam” diye sorular sormaya... Dışarıda yemek yememeye... Kendi kendine konuşmaya... Geç kalmak diye bir şeyin olmamasına... Maske takmaya... Avrupa’nın haline acımaya... Paraya hiç dokunmamaya...