Katil, daha önce de bir çocuğu öldürmüş... İdam cezası olsaydı Ceren yaşıyor olacaktı. Ah ki ah!
14 yıl önce bir çocuğu öldüren, 20 kez hırsızlığa karışan bir adam, 13 yıl yattıktan sonra açık cezaevine geçiyor, geçebiliyor. Vah ki vah!
*
Açık cezaevlerinden firar eden potansiyel katiller sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaşırken... Sokaklarımız Ceren’lerimiz için asla güvenli olmayacak. Vay ki vay!
*
Şule Çet, Güleda, Ceren ve diğerleri... Psikopat katiller bu ülkeyi kadınlar için cehenneme çevirmeye kararlı gibi... Yuh ki yuh!
*
Ceren’in katili bakalım kaç yıl sonra açık cezaevine geçecek ve bakalım elinde bıçakla bu sefer kimleri kovalayacak? Ah ki ah!
*
Peşine düşen katil psikopatın kendisini takip etmesini bir güvercin tedirginliğiyle yaşayan Ceren’i düşünüyorum sürekli... Vay ki vay!
*
Ey “O saatte orada ne işi varmış” cemaati! Evine ulaşmaktan başka bir amacı olmayan Ceren için de aynı kahrolası felsefenizi devreye sokacak mısınız? Yuh ki yuh!
*
PISA sıralaması falan hikâye... Önce insanlık sıralamamıza, sonra da adalet sıralamamıza el atmamız şart... Vah ki vah!
YAŞASIN KATİLLER İÇİN SOSYAL MEDYA BASKISI!
MAHKEMEDEN karar çıktı. Şule Çet’in katillerine ceza verildi.
*
Son duruşmada sanık avukatları, “Sosyal medya baskısıyla verildi bu cezalar” falan diye laflar etmişler.
*
Hah! İşte tam da bu!
Sosyal medya baskısı olmasaydı...
O katiller, şimdi aramızda ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor olacaklardı.
*
Yaşasın katiller için sosyal medya baskısı!
AŞAMA AŞAMA CAN YAMAN
BİRİNCİ AŞAMA: Dikkat çekme aşaması.
İKİNCİ AŞAMA: Pi-ar falanla biraz daha dikkat çekme aşaması.
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: Kontrollü bir şımarıklık aşaması.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: Kontrolsüz şımarıklığa hızla geçiş aşaması.
BEŞİNCİ AŞAMA: Azıcık küstahlık aşaması.
ALTINCI AŞAMA: Rezilliği ele alma aşaması.
YEDİNCİ AŞAMA: Doktor ne yerse yesin dedi aşaması.
Ve Can Yaman, artık dibin altının altı aşamasındadır.
Bu aşamadan sonra kendisinin adını anmak bile pisliğe bulaşmak anlamına gelir.
MACRON’U ÇÖZDÜM
BU Macron var ya bu Macron...
Muhatabı karşısında değilken...
Acayip atıp tutuyor, süper esip savuruyor, müthiş laf sokuyor, muazzam ayar veriyor.
Ve fakat...
Muhatabı karşısında olduğunda...
Fazlasıyla müeddep, fazlasıyla süt dökmüş kedi, fazlasıyla alttan alıcı bir hale geliyor.
*
Macron’un bütün numarası budur.
NİHAL OLÇOK’A SESLENİŞ: GEÇMEYİN O PARTİYE
BİR kulis haberine göre...
Nihal Olçok, Ahmet Davutoğlu’nun partisine girecekmiş.
Doğru mu, değil mi? Bilmiyorum. Ama eğer doğruysa söyleyeceğim bir şey var.
Evladını ve evladının babasını 15 Temmuz alçaklığında kaybetmiş Nihal Olçok’un bu zamana kadar iktidara karşı yaptığı her uyarı ve eleştiri...
Hep bir vicdan ayaklanması olarak değerlendirilip yorumlanmıştı.
*
Ama eğer bir siyasi partinin içinden konuşacak olursa...
Nihal Olçok’un yapacağı her çıkış...
“Siyaseten” yapılmış çıkış olarak görülecek ve etkisini epey kaybedecektir.
CEVAP VERİYORUM
DENİZ Zeyrek bana sormuş:
*
“Kaz, bulgur pilavı ve hoşafa şatafatlı diyeceksek... Ejder meyvesi, kornişona sarılı dana rozbif, badem sütü, tartalet içinde humus, susamlı levrek için hangi başlığı seçeceğiz?”.
*
Cevap veriyorum:
*
Tabii ki “çok ama çok daha şatafatlı” başlığını seçeceğiz.
*
Fakat şöyle bir durum da yok değil hani:
*
Kaz, bulgur pilavı ve hoşaf falan diyerek neredeyse acıklı bir yoksul sofrası havası verilen o sofranın davetlileri...
AK Partili siyasetçiler ve AK Partili gazeteciler falan olsaydı...
Deniz Zeyrekgillerin seçeceği başlık...
“Amma da mütevazı sofra ha!” olmayacaktı.
*
Bundan adım gibi eminim, nedense...
ÇOK İSTERDİM
Otomobil dünyasının bütün ayrıntılarına vâkıf olup konu hakkında hiç kimsenin bilmediği bilgileri verebilmeyi...
Yiyenlerin “Ay çok efso olmuş” diye karşılayacakları en az üç çeşit makarna yapabilmeyi...
Başımdan geçen ilginç olayları ballandırarak, abartarak, ilgi çekici hale getirerek öyküleştirip anlatabilmeyi...
Gitarı elime aldığımda en azından “Akdeniz akşamları bir başka oluyor” şarkısını tıngırdatabilmeyi...