Dün bu köşede çıkan “Kaftancıoğlu ve Şenocak’taki iki yanlış” başlıklı yazım üzerine...
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ndan bir mesaj aldım.
*
Öncelikle düzeyli yaklaşımı, güzel üslubu ve yapıcı tarzı nedeniyle Canan Kaftancıoğlu’na çok teşekkürler.
*
Gelelim mesajına...
Şöyle diyor mesajında Canan Kaftancıoğlu:
*
“Erken seçim sorusuna dair ‘erken seçim ya da başka bir şey’ dediğimde ‘normal seçim’i kastettiğim oldukça aşikâr... Böyle bir cümle ile içinde tehdidi geçtim, nefret söylemi barındıran iki tutumu eş tutmamanız gerekirdi.
İfade ettiğiniz gibi bana göre aşikâr olan, okuyana göre muallak olabilir. İdeolojik olarak darbelere karşı tutumumu bilmedikleri için kesin böyledir diye düşünülmüş olabilir. Bu ve benzeri haklı gerekçelerle sorulduğunda açıklanmayı gerektirir bir ifadeye dönüşebilir.
Ancak politik ve ideolojik altyapısı olması ve rakibi tanıyor olması gerektiğine inandığım bir kişinin yani bir il başkanının fırsattan istifade neredeyse açık tehdit mesajına şartlı destek vermenin takdirini yine size bırakıyorum. Hakikaten söz tükeniyor kimi zamanlarda.
NOT: Hakkımda yazılan olumlu ya da olumsuz bir yazıya dönük, yazarına sanıyorum ilk defa bir yorum yazıyorum.
Beni boşverin siyasette nefret söylemi ve tehdidi meşrulaştırma üzerine düşünmenizi öneririm. Hakikaten çok tehlikeli...
Kolaylıklar...
Canan Kaftancıoğlu”
*
Canan Kaftancıoğlu’nun bu yazdıkları hakkında söyleyeceklerimi yedi maddede özetledim:
*
BİR: Siyasette nefret söylemi ve tehdit... İkisine de asla tolerans gösterilemez! Ne toleransı yahu? İkisine karşı da elbirliğiyle sonuna kadar mücadele edilir mücadele!
*
İKİ: Bu arada şunu da unutmamalıyız: Kısa bir süre önce 15 Temmuz gibi bir alçaklığı yaşamış bir ülkede darbe imasında bulunmak... Tehdidin en büyüğüdür, nefret söyleminin şahikasıdır!
*
ÜÇ: Darbe iması devreye girdiği anda... Nefret söylemi de, tehdit de devreye girmiş olur. İpin ucu kaçar yani. Kimin ne dediğinin önemi kalmaz. Her türlü tehdit ve nefret söylemi havada uçuşur. “Ne yapıyorsun yahu! Kendine gel” denmez, denemez.
*
DÖRT: Bir siyasetçi olarak “Galiba kendimi iyi ifade edememişim. Bu söylediğimden darbeyi ima ettiğim algısı çıkabilir” diye düşündüğünüz anda... Saniye sektirmeden... “Durun!” diye haykırmanız gerekirdi. “Ben asla darbeyi ima etmedim” diye feryat etmeniz gerekirdi. “Darbe diye bir şeyi aklımdan geçirmem söz konusu bile olamaz” diye ortalığı ayağa kaldırmanız gerekirdi.
*
BEŞ: Bir siyasetçi, kendini iyi ifade edememiş olabilir. Normaldir. Yanlış anlaşılmaya uygun bir söz söylemiş olabilir. Normaldir. Hatta istismara kapı aralayacak bir sözü ağzından kaçırmış olabilir. Normaldir. Normal olmayan bu derece vahim bir yanlış anlamayı düzeltmek için acil olarak harekete geçme girişiminde bulunmamasıdır.
*
ALTI: Canan Hanım! Eğer bu yanlış anlamayı anında düzeltecek bir iletişim stratejisi geliştirebilseydiniz... Ve AK Parti İl Başkanı, bu düzeltmeye rağmen tehdit diline ve nefret söylemine başvursaydı... Siz sonuna kadar haklı, AK Parti İl Başkanı sonuna kadar haksız olacaktı. Ve ikinizi bir tutmak, işte o zaman çok ama çok utanılacak bir şey olacaktı.
*
YEDİ: Bana gönderdiğiniz bu açıklama... Hayli gecikmiş olarak da olsa... Yanlış anlamayı düzeltme çabası olarak kayıtlara geçmelidir. “Yanlış anlaşıldım, darbeyi ima etmedim” demiş oldunuz... Şu andan itibaren sizin o sözünüzün “darbe iması” muamelesi görmesi,
işin istismar edilmesi anlamı taşır. Ben de size “kolaylıklar” dilerim.
BU DA ENGİN ÖZKOÇ'UN DÜZEYSİZ, ÜSLUBU ÇİRKİN YAPICILIKTAN UZAK MESAJI
CHP’li Özgür Özel’in bir yandan hükümetle, bir yandan Devlet Bahçeli’yle polemiğe tutuşması üzerine... “Haklı-haksız” meselesine pek girmeden bir siyasi analiz yaptım.
Hakaret etmedim. İncitici tek bir harf bile yazmadım. Yapmaya çalıştığım şey, soğukkanlı bir siyasi analizden ibaretti.
*
Dediğim şuydu:
Siyasetin sertleşmesi, CHP’nin işine yaramaz.
Bunun nedenlerini de anlattım. Kendimce.
“Bu benim görüşümdür. İster benimsenir, ister benimsenmez” diye vurgulamayı da ihmal etmedim.
*
Böyle bir analiz yazısı üzerine...
CHP’nin Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un verdiği tepki şu oldu:
*
“Ahmet Hakan’ın CHP’ye akıl vermesinden bıktık! Akıl verme, gazetecilik yap kardeşim. Zaten gazeteciliği iyi yaparsan bu vatana bir Cumhurbaşkanı’ndan bile büyük hizmet etmiş olursun. Siyaseti sertleştiren Özgür Özel değil, sizin yalan, gerçekleri gizleyen gazeteciliğiniz...”
*
Kullandığı şu trol üslubuna bakın... Yapıcı bir eleştiri karşısında takındığı şu tutuma bakın... Soğukkanlı bir analiz yazısına karşı geliştirdiği şu öfkeye bakın... “Sen önce kendine bak, tamam mı?” tarzı şu ergen tepkisine bakın...
*
Şöyle tipler vardır:
*
Yüz yüze geldiğinizde...
Nezakette aşırılığa kaçarlar, beyefendilikleri hep mübalağalıdır, saygıyı lüzumundan fazla abartırlar.