“Millet ittifakının iktidarında şehitler tepesi boş kalacak.”
*
Bu vaadi...
- “Gerçekçi değil” diyerek...
- “Başarılması imkânsız” diyerek...
- “Türkiye realitesine uymuyor” diyerek...
Eleştirmek mümkündür.
*
Ben de zaten dünkü yazımda bu açıdan eleştirmiştim Kılıçdaroğlu’nun vaadini.
*
Ama bu vaade...
- “Terörle mücadele etmeyeceğinin itirafıdır bu” diyerek...
- “Esad’a karşı hiçbir şey yapmayacağının itirafıdır bu” diyerek...
- “Ülkenin anahtarlarını teslim edeceğinin itirafıdır bu” diyerek...
Yaklaşmak, çok büyük bir haksızlık ve art niyetliliktir.
*
“Bizim iktidarımızda şehitler olmayacak” demenin anlamı şudur:
*
“Biz iktidara geldiğimizde... Diplomaside, terörle mücadelede sınırlarımızın ötesinde öyle politikalar geliştireceğiz ki... Şehitler vermemize gerek kalmayacak.”
*
Keşke gerçekleşse... Keşke mümkün olsa... Keşke tek bir Mehmetçiğin bile kılına zarar gelmese... Keşke hiçbir ana ağlamasa...
Keşke! Keşke!
*
Kılıçdaroğlu’nun vaadi kulağa güzel geliyor.
Ama gerçekçi midir? Ama mümkün müdür?
İşte işin bu kısmı tartışılabilir.
- “Nasıl olacak bu iş?” diye sorgulama yapılabilir.
- “Terör baronlarıyla nasıl başa çıkılacak?” sorusu sorulabilir.
- “Sınırına yığılan mülteci işi nasıl halledilecek?” denilebilir.
- “Sınırında kurulan terör devletine ses etmeyecek misin?” denilebilir.
Bütün bunlarda bir sıkıntı yok.
*
Sıkıntı nerede peki?
“Şehit olmayacak diyorsun, ha demek ki sen vatanı satacaksın. Şehitler tepesi boş kalacak diyorsun, ha demek ki sen vatanın anahtarlarını teslim edeceksin” falan diye olaya yaklaşırsan...
Sıkıntı işte oradadır.
*
“Bizim iktidarımızda şehitler olmayacak” vaadine düşmanlık yapmak, doğru bir tutum değil.
Çünkü bu vaat, aslında çok güzel, çok umut verici, çok ferahlatıcı, çok kıymetlibir vaattir.
MUHALEFETİ ŞÖYLE YAPMAK DA MÜMKÜN
ÇIKAR önce şunu dersin:
*
“Şehitlerimiz var. İçimiz yanıyor.”
*
Ardından eklersin:
*
“Şehitlerimizin kanı yerde kalmamalı. Bu alçak ve hain saldırıyı yapan Esad’dan hesap sorulmalı.”
Hemen ardından şöyle dersin:
*
“İdlib’deki insani dram karşısında bu hükümet yanlış yaptı. Oysa şunu yapmalıydı.”
*
Bunun hemen ardından şunu da dersin:
*
“Sınırımıza yığılan mültecilerle ilgili hükümetin politikası yanlış. Oysa öyle değil şöyle yapmalıydı.”
*
Muhalefeti böyle yaparsan...
İktidar alternatifi olabilirsin.
*
Tüm muhalefetini...
Sadece “Tek suç hükümetin” cümlesinin içine hapseder ve başka da herhangi bir cümle sarf etmezsen...
İşin biraz zor.
SÖYLEDİĞİN DOĞRU AMA YAZMA
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın gülmesiyle ilgili bir yazı yazdım dün.
*
Olaylara objektif yaklaşmasıyla bilinen bir arkadaşım şöyle dedi:
*
“Haklısın. Doğru yazmışsın. Yaklaşımın doğru. Ama böyle bir ortamda keşke bunu yazmasaydın... Şimdi seni topa tutarlar yandaş falan diye.”
*
Düşünün:
Henüz iktidara gelmiş değiller ama doğru bildiğini yazıyor olmanın bir riski var. Topa tutuluyorsun, linç yiyorsun, damgalanıyorsun falan...
*
Buradan yola çıkarak şu iki şeyi rahatlıkla söyleyebilirim:
*
- BİR: Bugünkü iktidar devrinde ifade özgürlüğü konusunda sıkıntı çekenler, bu iktidar giderse kendilerini pek rahat hissedecekler.
*
- İKİ: Bugünkü iktidar devrinde ifade özgürlüğü konusunda sıkıntı çekmeyenler, bu iktidar giderse kendilerini hiç rahat hissetmeyecekler.
*
Yani aktörler değişse bile değişen bir şey olmayacak bu tahterevalli ülkesinde.
NE İSTENİYOR BİR BİLSEK
SURİYELİLER Türkiye’ye doluştuğunda...
Hepsi birden haykırıyor:
“Ülkemde Suriyelileri istemiyorum.”
*
Suriyelilere kapılar açıldığında...
Hepsi birden haykırıyor:
“Yazık bu insanlara! Olmaz böyle bir şey.”
*
Ne istiyorsunuz?
Bir karar verseniz.
CNN TÜRK’ÜN REYTİNGİ
BAZILARI büyük bir merakla bana soruyorlar CNN Türk’ün reytingini.
Sadece şu rakamı verilip çekiliyorum:
*
Şubat ayında, AB grubunda, “prime time” denilen, akşam en çok ekran başında olunan saat dilimlerinde haber kanalları içinde birinci oldu CNN Türk.