DÜN Meclis’teydim. İktidar ve muhalefet milletvekilleriyle görüşmeler yaptım.
CHP her ne kadar unutturmaya çalışsa da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne giden CHP’li iddiası kulisleri çalkalamaya devam ediyor. Kulislerin bir numaralı gündem maddesi bu. Yanlış anlaşılmasın, kimse “Giden CHP’li kim?” diye sormuyor. Zaten haberin doğru olmadığı belli. Ama AK Partililer “CHP böyle bir yanlışı nasıl yaptı?” diye soruyor. CHP’liler ise “Biz bu yanlışı niye yaptık?” diye konuşuyor. Külliye’ye giden CHP’li haberinden sonra yaşananların siyaseti bu denli etkileyeceğini düşünememiştim. Adeta yeniden format atılmış gibi. Geçen hafta CHP’lilerde moraller tavan yapmış durumdaydı. Şimdi onlar kara kara düşünürken AK Partililerin moral katsayısı yükseldi.
Siyaset tek bir dinamikle izah edilemeyecek kadar karışık bir iş. 23 Haziran seçimlerinin ardından AK Parti’de bir moral bozukluğu yaşanıyordu. Parti ilk kez bir seçim yenilgisi yaşamanın etkisiyle iç tartışmalara dönmüştü. Bu hava dağıldı. Tekrar eski günlere döndüler. Erdoğan, dalgalı sularda büyük gemilere yol gösteren kılavuz kaptan gibi AK Parti gemisini güvenli limanlara ulaştırmayı başardı. Liderlik zor dönemlerde ortaya çıkıyor.
AK Parti çevrelerinde bu süreci şekillendiren üç adımdan söz ediliyor.
1) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Eylül’de BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma: BM Genel Kurulu’nda İsrail tarafından Filistin’in topraklarının nasıl küçültüldüğünü harita üzerinden anlatmıştı. Erdoğan, Suriye’de kurulmasını önerdiği güvenli bölgeyi de hazırlattığı görsellerle dünyaya izah etmişti. Dört dörtlük bir sunumdu. O konuşma, Erdoğan’ın Türkiye ve İslam dünyası açısından ne denli önemli olduğunu ortaya koymuştu.
2) Barış Pınarı harekâtı: ABD ve Rusya’ya rağmen yapılan Barış Pınarı harekâtı ile milli heyecan uyanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP hariç tüm siyasi parti liderlerini arayarak Barış Pınarı harekâtı hakkında bilgilendirmesi ise onu siyaset üstü bir noktaya taşımıştı. Barış Pınarı harekâtının estirdiği olumlu hava siyaseti etkiledi.
3)Erdoğan-Trump görüşmesi: Türkiye’ye yaptırımların, sözde Ermeni soykırımı tasarısının gündemde olduğu bir sırada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la yaptığı görüşmenin başarılı geçmesi kriz beklentilerini boşa çıkardı, ekonomide pozitif bir gündemin oluşmasını sağladı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne giden CHP’li tartışması ise CHP’de morallerin bozulmasına yol açarken, AK Parti’ye motivasyon sağladı.
KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ NE OLDU?
Seçimlerden sonra parti yönetimi ve kabinede değişiklik beklentisi vardı. Kongre sürecinin başlamasıyla birlikte parti yönetiminde bir değişiklik olmayacağı anlaşıldı. Erdoğan, yeni yönetimi kongre ile belirlemeyi tercih etti. Kabine değişikliğiyle ilgili beklentiler ise hız kesti. Zaten bütçe görüşmeleri nedeniyle bu yıl içinde bir değişiklik beklenmiyor. Ayrıca öyle bir hava da yok. “Kabine değişikliği de kongreden sonraya mı kaldı?” diye sorulmaya başlandı.
BABACAN YASAĞI
YENİ parti kurma çalışmalarını yürüten Ali Babacan’ın Habertürk’teki programı, AK Parti kulislerinde konuşuluyordu. Ali Babacan’ın, Fatih Altaylı’nın soruları karşısında çok net yanıtlar vermek yerine “Üzerinde çalışacağız” şeklinde yanıtlar vermesi eksi puan olarak değerlendirildi. Ama Babacan’ın AK Partililerin gönlünde bir yeri var. O nedenle “Temiz bir yüz. Ekonomi yönetiminde başarılıydı” diye hakkını teslim ediyorlar. Ancak Babacan’ın çok parlak bir liderlik performansı sergileyemediğinin de altını çiziyorlar. AK Parti kulislerinde Babacan’dan ziyade Abdullah Gül’e yönelik değerlendirmeler yapılıyor. Gül’ün tek hedefinin yeniden cumhurbaşkanı olmak olduğunu savunan da var, “Gül’ün tek hedefi Erdoğan’a kaybettirmek” diyen de...
Ha, bir nokta daha: AK Partililere Ali Babacan ve yeni partiler konusunda konuşma yasağı getirilmiş.