SİYASİ kulisleri yazıyorum. Ama söz konusu Elazığ ve Malatya’yı vuran deprem olunca, siyaset yazmaya elim gitmedi. Bugün için beni affedin çünkü dokunamadım bilgisayarın klavyesine.
- 6.8 şiddetindeki depremin bedeli ağır oldu ama bize millet olduğumuzu bir kez daha hatırlattı.
Deprem değil, binalar öldürür gerçeğini bir kez daha yaşadık. Aynı şiddetle sarsılan binalardan biri ayakta kalıyor, hemen yanındaki yıkılıyorsa deprem değil, bina öldürüyor demektir.
- Günümüzün melekleri olarak tanımladığım yardım görevlileri fedakâr çalışmaları ile gururumuz oldular.
-Arama-kurtarma faaliyetlerinde organizasyon bozukluğu ve kargaşa yaşanmadı. İlk andan itibaren AFAD’ıyla, UMKE’siyle, Kızılay’ıyla, AKUT’uyla, gönüllü ekipleriyle arama-kurtarma faaliyeti için seferber olanlara şapka çıkarıyorum.
Deprem bölgesinde arama kurtarma faaliyeti büyük ölçüde tamamlandı. Ama bir dakika durun. Görevimiz bitmedi. Şimdi Elazığ ve Malatya’daki yıkılan yerleri yeniden inşa ve deprem gerçeğine göre binaları güçlendirme zamanı.
SİMGE KADINLAR
BU depremin simgesi Azize oldu. Adı gibi aziz olsun, Azize olsun. Dirayeti sayesinde enkazın altında hem yaşadı, hem yaşattı. Ailesinden birçok insanın sağ olarak kurtulmasını sağladı.
Ama bir de UMKE ekibinden Emine Kuştepe vardı. Yerel şivesiyle “Azize, Azize” diye seslenen o kadın, bir milletin umudu oldu, gururu oldu. Enkaz altındaki Azize ile irtibat kurdu. Ona yıkıntıların altındaki yakınlarının yaşaması için Kürtçe olarak ne söylemesi gerektiğini öğretti. Ben Kürtçenin bir ağıza bu kadar yakıştığını görmemiştim. Emine, “Azize, Azize” derken, koskoca bir millet bir Emine olmuştu.
Hakkını teslim etmezsem haksızlık etmiş olurum. Kurtarma çalışmalarını anlatırken canlı yayında gözyaşlarını tutamayan CNN-Türk muhabiri Fulya Öztürk’ten söz ediyorum. Kelimeler boğazında düğümlenirken öyle samimiydi ki, gözyaşlarını dökerken o denli içtendi ki bize insanlığımızı hatırlattı. Felaket bölgelerine ilk koşan gazetecilerden biri olarak Fulya, bir kez daha mesleğimizin yüz akı oldu.
Nâzım Hikmet’in şiirlerine bayılırım. Özellikle de “Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlar” dizesini zaman zaman okurum. Ama bu kez büyük şaire itiraz ediyorum.
Depremde bize insanlığımızı hatırlatan şu kadınları görünce, yürekten gelecek bir şekilde “Cennet anaların ayağı altındadır” diyorum.
BERNAGİLLER
NE zaman bir felaket yaşansa, ne zaman ki millet yaralarını sarmaya, acısını paylaşmaya koşsa bunlar çıkıyorlar ortaya. Soğuğun altında titreyenlere bir battaniye gönderdikleri, sırtına bir hırka verdikleri, tabağına bir lokma koydukları yok ama milletin enkaz altındaki yakınlarından haber almaya çalıştığı bir sırada bunlar sosyal medyada başlarlar bıdı bıdı ötmeye. Milletin moralini bozmak için başlarlar Twitter’dan saldırmaya. Bunlardan biri de Berna Laçin.
Geçmişte de İslam’ın kutsal şehri Medine’yi hedef almış, “Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı!” diye tweet atmıştı.
Bu kez Elazığ ve Malatya’yı vuran deprem oldu. Berna Laçin yine çıktı sahneye. Ne söylediklerini, ne yazdıkları aktararak sütunlarımı kirletmek istemiyorum.
Sanatçı demek, başına bir felaket geldiği zaman halkının yardımına koşan demektir. Ancak reklamını yaptığı yağ çözücü onun insanlığını çözmüş olmalı ki o tersini yapıyor. Aslında o yalnız değil. Berna Laçin’ler bir familya. O nedenle bunlara Bernagiller diyorum.
KOCA YÜREKLİ ADAM
MARMARA depremi, büyüklüğü itibariyle deprem tarihine geçen en büyük felaketlerden biriydi. Ancak Türkiye o zaman sadece deprem felaketi yaşanmamıştı, devlet enkazın altında kalmıştı. Yalova milletvekili Yaşar Okuyan o sırada bakandı. Depremden sonra öğle saatlerine doğru Bakanlar Kurulu toplanmıştı. Yaşar Okuyan’ın Marmara bölgesinin yıkıldığını söylemesiyle felaketin boyutları ortaya çıkmıştı. O zaman devleti yönetenler, millete liderlik yapamamıştı. Başbakan olmanın kırmızı ışıkta beklemek olmadığını o zaman öğrenmiştik.
Elbette ki Elazığ depremi onunla kıyaslanmaz. Elbette ki felaketler kıyaslanmaz. Ama yönetimler kıyaslanır. Artık bir felaket olduğunda ilk olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harekete geçeceğinden eminiz. Bakanların bölgeye gittiğini ve devletin çarklarının işlemeye başladığını görüyoruz.
Van depremi olduğunda gece yarısı bölgeye ilk giden Erdoğan olmuştu. Depremin ikinci günü de Elazığ ve Malatya’daydı. Bir felaket anında milletin Cumhurbaşkanı’nı başında ve hemen yanında görmesi o kadar önemli bir duygu ki... Millet cenazesine omuz verip gözyaşı döken Cumhurbaşkanını gönlünde ayrı bir yere oturtur.
Erdoğan’ı cenazeye omuz verirken izledim. Koca yürekli bir adam, bir milletin yükünü omuzlarında taşır gibiydi. İşte bu yüzden seni seviyoruz koca yürekli adam.
HEPİMİZ TÜRKİYEYİZ
DEPREM bölgesine ilk olarak koşup, son ana kadar süreci yöneten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca millete güven verdiler.
Muhalefet çok iyi bir sınav verdi. Başta İstanbul ve Ankara belediyeleri olmak üzere CHP’li belediyeler ilk anda seferber oldu.
Uğur Dündar’la canlı yayında olduğu sırada deprem haberini alan Meral Akşener, “Şimdi siyaset konuşma zamanı değil” diyerek milletten tam not aldı.
Birilerini sosyal medyadan kışkırtma çabalarına kimse zerre kadar prim vermedi. Bu millet hep bir ağızdan,
Hepimiz Türk’üz,