Türk ve Rus askeri heyetleri ikinci tur görüşmelerini tamamladılar. Rus askeri heyeti dün akşam ülkesine döndü. Bundan sonra yeni bir askeri heyet mi gelecek, yoksa müzakereler video konferans yöntemiyle mi sürdürülecek henüz net değil. Ama görüşmeler sürecek. Çünkü iki ülke arasında kurulması gereken mekanizmalar var.
İkinci tur görüşmelerde ortak devriyelerin planlaması üzerinde çalışıldığı söyleniyor. Ortak devriye sırasında terörist unsur tespit edildiği takdirde müdahale edilip edilmemesi konusunda bir pürüz yaşanıyordu. Türkiye, terörist unsurların etkisiz hale getirilmesi için müdahale edilmesi gerektiği görüşündeydi. Ancak Rusların bazı itirazları vardı. Bu konu çözüme kavuşturulmuş. Tespit edilen terörist unsurlar etkisiz hale getirilecek. Ama şekli nasıl olacak, onu öğrenme imkânım olmadı.
Türkiye ile Rusya arasında kurulması gereken iki mekanizma var.
1- Müşterek denetim ve doğrulama merkezinin kurulması.
2- Gözlem noktaları.
Türk-Rus askeri heyetleri iki kez bir araya geldi. Ancak henüz bu iki nokta üzerinde bir mutabakat sağlanmış değil. Askeri sorunların çözümü için Rusların Hmeymim üssündeki bir tümgenerali yetkilendirdiği, bizim de Akçakale’ye bir tümgeneral atadığımız söyleniyor. Ama bu müşterek denetim ve doğrulama merkezinin kurulması anlamına gelmiyor. O sürece kadar geçici bir çözüm.
TÜRKİYE NE İSTİYOR?
Gözlem noktaları konusunda ise müzakere aşamasına yeni gelindiği anlaşılıyor. Türkiye, 12-13 gözlem noktasının kurulmasını istiyor. Rusya’nın bu konuda ne düşündüğü henüz belli değil. Gözlem noktalarının niteliği de ayrıca önem arz ediyor. Türkiye, İdlib’den farklı olarak kurulacak olan gözlem noktalarının askeri operasyon yeteneğine sahip olmasını istiyor. Soçi Mutakabatı’na giren bölgelerde Türkiye’nin gözlem noktaları oluşturması konusunda bir mutabakat var. Ancak bunların yeri ve niteliği konusu henüz karara bağlanmış değil. Bundan sonraki müzakerelerin önemli gündem maddelerini bu başlıklar oluşturacak.
Edindiğim bilgi, Ruslarla müzakerelerin olumlu ilerlediği yönünde. Ancak bu her şeyin tıkır tıkır işlediği anlamına gelmiyor.
Ruslarla müzakerelerde Türk tarafında bir güven oluşmuş durumda. Hem Astana sürecinde, hem Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları sırasında hem de Soçi Mutabakatı’nda bu ilişki test edildi. Bunda Erdoğan ile Putin arasındaki diyaloğun payı büyük. Hem iki lider söz verdiği zaman gerçekleştiriyorlar, hem de devletlerine hâkimler. Trump için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Azil kıskacıyla karşı karşıya olan Trump kendini kurtaramıyor ki...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Putin’le alınan kararların uygulaması daha hızlı oluyor. Trump’la aynı şeyi sağlayamıyoruz. Söz veriyor ama sonuç alamıyoruz. Trump’ın verdiği sözleri yerine getirip getirmeyeceği belli olmuyor” demişti.
ABD İLE RUSYA ARASINDA GİZLİ ANLAŞMA
Suriye konusunda dikkatli olmamızı gerektiren noktalar var.
Türkiye ile ABD ve Rusya arasında mutabakatlar yapılıyor, ortak devriyeler atılıyor, Astana ya da Cenevre süreçleri yürütülüyor. Ama bunlardan farklı olarak Suriye konusunda ABD ile Rusya arasında ayrı bir işbirliği yaşanıyor. Bir bakıyorsunuz ki ABD’nin çekildiği bölgelere eşzamanlı olarak Rus ve rejim güçleri girmiş. Menbiç’te olduğu gibi, bir bakıyorsunuz ki şehrin güneyini biri, kuzeyini diğeri kontrol ediyor. Bunlar o kadar seri bir şekilde ve hiçbir müzakere yaşanmadan gerçekleşiyor ki... ABD ile Rusya arasında gizli bir anlaşmanın olduğundan artık kuşku duyulmuyor. Türkiye’deki karar alıcılardaki bu kanaat uzun bir süredir var. Bir yetkili 2016 yılında “ABD ile Rusya arasında bizden gizli ayrı bir anlaşma olduğunu seziyoruz. Zaten sahadaki uygulama bunu gösteriyor. Suriye’yi paylaşmışlar” demişti.
ABD ile Rusya’nın petrol sahalarının paylaşımı, YPG’nin kullanılması ve Esad’lı Suriye konusunda mutabakat içinde hareket ettikleri anlaşılıyor. Zaman zaman yaşanan küçük sapmalar yanıltıcı olmasın. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaptığımız görüşmelerde anladık ki ABD ve Rusya’nın asıl derdi petrol. ABD, Deyrizor’u, Rusya ise Kamışlı’yı bırakmak istemedi. Çünkü her iki yerde de zengin petrol yatakları var” diyerek bu noktaya işaret etmişti.
ABD Başkanı Trump da “Petrolü güvence altına aldık. Petrolü seviyorum” demedi mi?
ABD şimdi kısa süre önce boşattığı Kamışlı’ya tekrar dönüyor. Çünkü Erdoğan’ın dediği gibi, “Kamışlı’daki petrol rezervi, Türkiye’nin kullandığı petrolün yüzde 50’si kadar”.