CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun konuşmaları, darbe tartışmasını yeniden tetikledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2013 yılında attığı tweet bir anda en çok paylaşılanlar arasına girdi. Bu süreçte herkes konuştu ama asıl konuşması gereken bir kişi konuşmadı. O da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.
Kılıçdaroğlu’na darbe tartışmasına ilişkin düşüncelerini sordum. Belli ki o soruyu bekliyormuş. Çok sert bir karşılık verdi.
“Tamamen gereksiz, tamamen lüzumsuz bir tartışma. Allah aşkına, kim darbeyi gündeme getirir? Olmayacak bir şey. Bu ülkede darbe artık olamaz. Bu ülkenin insanları darbeye karşı bedeller ödediler.
Özgür Bey 15 Temmuz darbe gecesi neredeydi? Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeydi. Darbeye karşı çıkıyordu. Kürsüde ilk konuşanlardandı. 15 Temmuz darbe girişimi olduğunda parlamentoya ilk gidenler CHP milletvekilleridir. Ve şunu da söyleyeyim size: CHP’nin iktidara yakın olduğu dönemlerde maalesef darbeler olmuştur ve darbelerden en büyük mağduriyeti çeken de Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. Yeter artık ya, ne darbesi Allah aşkına! Darbeye karşı olanlara, demokrasiyi savunanlara açık çağrımdır: Gelin hep birlikte hukuk sistemimizi darbe hukukundan arındıralım. TBMM’yi vesayetten kurtaralım. Siyasal partiler yasasını değiştirelim. Milletin vekilini liderler değil, milletin kendisi seçsin. Darbeye ve darbecilere karşı olanlar, darbecilerin bize giydirdiği darbe zırhına da karşı çıkmalılar. Darbeye karşı olmak lafla değil, gerçek bir demokrasiyi ülkeye getirmekle olur”
Çok önemli değerlendirmeler... O nedenle Kılıçdaroğlu’nun sözlerine ne bir kelime ekliyorum, ne de bir kelime çıkarıyorum.
DARBE KELİMESİNE DAHİ TAHAMMÜLÜMÜZ YOK
Kılıçdaroğlu, Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu’nun açıklamalarının darbeyle ilgisinin olmadığı konusunda çok net. Peki böyle bir ima olsaydı, CHP Lideri olarak tavrı ne olurdu?
“Hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nde darbeyi savunmadı ve savunamaz da... Öyle bir kelimeye tahammülümüz bile yoktur. Ne darbesi?”
O zaman bu tartışma neden bu kadar büyüdü? CHP’lilerin açıklamalarında bir darbe iması mı vardı yoksa başka bir hesap nedeniyle mi büyütüldü?
“Yok efendim. İma bile yok. Bu kadar gündeme taşınmasının nedeni, beceriksiz bir yönetim var, beceriksizliğini kamuoyunun gözünden kaçırmak için. Söz verdiği halde maske dağıtamayan beceriksiz bir yönetim var. Bu beceriksizliğini örtmek için gereksiz, lüzumsuz bir darbe tartışması başlatıyor. Ne darbesi Allah aşkına ya! Ne darbesi, ne darbesi...”
27 MAYIS’I ELEŞTİRMİŞTİ
Kılıçdaroğlu’na geçmişte 27 Mayıs’ı eleştirdiğini hatırlattım. Aynı noktada olduğunu söyledi.
“Parlamentoda yaptığım konuşmalarda, üstelik AK Partililere bakarak yaptığım konuşmalarda, en son 23 Nisan özel oturumunda yaptığım konuşmada ‘Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı vardır ve Türkiye’nin darbe hukukundan arınması gerekir’ dedim. ‘12 Eylül darbe hukukundan arınmış, 12 Mart darbe hukukundan arınmış bir demokrasiye ihtiyacımız var’ dedim. Hukukun üstünlüğüne vurgu yaptım. ‘Darbe hukukundan arınmış bir hukuk sistemine ihtiyacımız var’ dedim. Her şeyden önce seçim yasasının değişmesi gerektiğini söyledim. Milletvekilleri özgürce düşüncelerini ifade edemiyorlar bu darbe hukukunun getirdiği seçim yasası nedeniyle. Ayrıca milletvekilleri ile vatandaş arasındaki güven bağının pekişmesi için siyasi ahlak yasasına ihtiyacımız olduğunun da altını çizdim.”
KILIÇDAROĞLU: CHP'Lİ BELEDİYELER TARİH YAZIYOR
30 büyükşehirden 11’ini CHP’li belediye başkanları yönetiyor. Kılıçdaroğlu’na koronavirüsle mücadele sürecinde belediyelerin performansından memnun olup olmadığını sordum. “Tarih yazıyorlar” dedi. İşte sözleri: “Memnunuz. Gerçekten memnunum. Hepsi olağanüstü gayret gösteriyorlar. Günün 24 saati çalışıyorlar. Bütün engellemelere rağmen... Engel falan dinlemiyorlar, o engelleri aşıyorlar. Yoksullara ulaşıyorlar. İhtiyaç sahiplerine ulaşıyorlar. Ellerinden gelen bütün çabayı gösteriyorlar. Sadece 11 büyükşehir belediye başkanı değil, her bir belediye başkanımız COVID-19 sürecinde yerel yönetimler açısından gerçekten bir tarih yazıyorlar. Bakın, bu kadar iddialı söylüyorum. Tam bir tarih yazıyorlar. Arkadaşlarımızın yasalara aykırı olarak elleri bağlandı, kolları bağlandı. Ama ne yapılırsa yapılsın ama her biri bir tarih yazdı. Herkese ulaştı. Vatandaşın derdini dinledi. Günün 24 saati hizmet yaptılar. Bu çok önemli bir şey. Türkiye’nin yerel yönetimler tarihinde her bir arkadaşımız kendi çapında bir tarih yazdı.”
Bu süreçte belediye başkanlarına talimatlarının olup olmadığını sordum. CHP Lideri, “Elbette talimatlarım oluyor. Belirli bir eşgüdüm içinde bu çalışmalar sürdürülüyor. Her hafta düzenli bilgi alıyorum. Belediye başkanlarımızın nasıl çalışması gerektiği konusunda genel merkezle belediyeler arasında çok güzel, samimi bir çalışma yapıyoruz. Yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Seyit Torun, aynı zamanda kendisi de eski bir belediye başkanı. Bütün bu işbirliğini sağlıyor. Ortak bir ses çıkıyor. Ortak çabalar harcanıyor. Ortak projeler hayata geçiriliyor” diye karşılık verdi.
'İKTİDAR DUVARA TOSLASIN DİYE BEKLEMİYORUZ'
Türkiye normalleşme sürecine giriyor. Kılıçdaroğlu’na önerilerini sordum. Şu karşılığı verdi: “Tek önerim var. Bilim Kurulu ne diyorsa o çerçevede hareket edilsin. Ben bir doktor değilim. Bir salgın hastalıkla karşı karşıyayız, doğru. Bunun yarattığı derin sarsıntıyı da biliyorum. Hem Türkiye’de hem dünyada. Bu süreçte konuşması gerekenler sadece doktorlar olmalı. Ekonomiyi düşünen ve ‘Ekonomide büyük sıkıntılar yaşanır mı’ diye konuşanlar oldu. İnsan hayatından daha değerli hiçbir şey olamaz. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyoruz. Önce insanı yaşatacağız. Elbette sıkıntılar olacak. Elbette sıkıntılar var ama bunları elbirliğiyle birlikte aşmalıyız. Şunu da düşünmüyoruz: İktidar zor duruma düştü ,hep birlikte alkışlayalım gibi bir düşüncemiz yok. Böyle bir düşünce insana saygısızlıktır. Bir salgın hastalık var. İnsanlar hayatlarını kaybediyorlar. İktidar sahipleri toplumu kutuplaştırıp ayrıştırıyorlar. Ama biz ayrıştırmıyoruz. İyilik bizim kültürümüzde, inancımızda, yaşam tarzımızda var. Bu olay yaşandığında ilk günden bu yana sorunların nasıl aşılabileceğini açıkladım. Uyarılarda bulundum. Ortak akla vurgu yaptım.