Ne zaman ki Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gün dinlenmek için Ankara dışına çıkıyor, ne zaman ki Erdoğan ile Bahçeli bir araya geliyor, Ankara kulisleri hareketleniyor. Dün de öyle oldu. Geçen hafta Ankara dışına çıkan Erdoğan’ın dün Bahçeli ile görüşmesi siyasi tansiyonu yükseltti.
Görüşme isteğinin Cumhurbaşkanı’ndan gelmesi, ayrıca Bahçeli’den sonra Erdoğan’ın Meclis Başkanı Mustafa Şentop’u kabul etmesi, siyasi senaryoların yazılmasına neden oldu.
Aslında bunda çok şaşılacak bir durum yok. Meclis Başkanlığı seçimiyle ilgili süreç başlayacak. Onunla bağlantılı olarak kabine değişikliği söylentileri devam ediyor. Bu süreçte iki lider görüşünce beklenti eşiği yükseldi. “Meclis Başkanı kim olacak, kabine değişirse hangi bakan gidip hangisi kalacak” gibi soruların cevabı arandı.
Yeni sürecin yol haritası Erdoğan-Bahçeli görüşmesinde gizli.
AYASOFYA İÇİN AYRICA KARARNAME ÇIKARILACAK MI?
AYASOFYA’yla ilgili nefesler tutuldu, 2 Temmuz günü Danıştay 10. Dairesi’nden çıkacak karar bekleniyor. Danıştay, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesiyle ilgili 24 Kasım 1934 tarihli kararnamenin iptaline karar verdiği takdirde nasıl bir prosedür takip edilecek?
Danıştay’dan çıkacak bir iptal kararı ile birlikte Ayasofya’nın müze statüsü sona ereceği için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınıp vakıflara bağlanacak.
Ankara’da tartışılan konu şu: Danıştay’ın iptal kararı yeterli olacak mı, yoksa Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması için ayrıca Cumhurbaşkanlığı kararnamesi gerekecek mi? İşin hukuki boyutuyla ilgili bir çalışmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masasında olduğu söyleniyor. Danıştay kararından sonra ihtiyaç görülürse Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hazırlanacağı ifade ediliyor.
Bir başka nokta daha var. O da Ayasofya’nın mülkiyeti vakıflarda kalacak, ancak cami olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yönetiminde olacak. Diyanet’in Ayasofya’da halen bir imam ve bir de müezzin olmak üzere iki görevlisi var. Cami olarak hizmet vermesi için vakıflar ile Diyanet arasında ayrı bir protokole ihtiyaç olmadığı söyleniyor. Sadece Ayasofya’nın büyüklüğüne uygun olarak imam ve müezzin kadrosu arttırılacak.
Bu arada Ayasofya’nın sonradan yıkılan eski müştemilatının yeniden inşası arzu edildiği için Danıştay kararından sonra bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılması düşünülüyor.
HAFTANİN PKK’YA BIRAKILMAYACAK
GEÇMİŞTE PKK’ya yönelik operasyonlar yapar ama bir süre sonra geri çekilirdik. Böylece TSK’nın geri çekildiği kamplara tekrar PKK girerdi. 90’lı yıllarda operasyondan sonra bölgeye gitmiş ve bir grup gazeteci ile birlikte Zap kampına girmiştik. Mayınlı alanlar işaretlenmiş, temizlenmiş bir yoldan götürülerek PKK’nın barındığı, eğitim yaptığı, silah ve mühimmatını sakladığı yerler gezdirilmişti. Hatta kullandıkları fırınları dahi duruyordu. Ancak biz çekildik, orası tekrar PKK kampı oldu. Elimizde tutamadık. PKK ile mücadelede konsept değişti.
Son 1.5-2 yıldır “terörle kaynağında mücadele konsepti” uygulanıyor.
Daha önce Pençe 1, Pençe 2, Pençe 3 harekâtları yapıldı. Ardından önce Sincar’ın vurulduğu Pençe-Kartal harekâtı geldi, ardından Haftanin kampını hedef alan kara harekâtı olan Pençe-Kaplan başladı. Ancak bunları bir harekât olarak görmemek lazım. Bu bir konsept.
Yeni konseptin iki ayağı var.
1) Terörle kaynağında mücadele etmek.
2) Lider konseptine uygun olarak PKK’nın lider kadrosunu hedef almak.
PKK’NIN LİDER KADROSUNA ÖZEL ÇALIŞILIYOR
MİT’in operasyonuyla Sincar’da Medya Ağit kod adlı Beraat Afşin etkisiz hale getirilmişti. TSK-MİT operasyonuyla Kasım Engin kod adlı İsmail Nazlıkul ise sınırımızdan 150 kilometre uzakta Kandil’in içlerinde vurulmuştu. Nazlıkul ile birlikte 4 kadın teröristin de etkisiz hale getirildiği söyleniyor. “TSK ve MİT özel hedefler için ortak çalışıyor” deniliyor. Bunun içerideki ayağında ise İçişleri Bakanlığı yer alıyor. Süleyman Soylu kısa aralıklarla kırmızı, gri ve turuncu listedeki PKK’lıların etkisiz hale getirildiğini açıklıyor. Ancak hem içeride hem dışarıda operasyonlar MİT, TSK ve İçişleri tarafından “eşgüdüm” içinde yapılıyor. İki bakanla konuştum. İkisi de eşgüdümün altını çizdi.
YENİ KONSEPTİN KODLARI
PKK’ya yönelik harekâtların arkasında çok önemli bir arka kapı diplomasisi yatıyor.
1) Operasyonlardan önce Irak ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle arka kapı diplomasisi gerçekleştiriyor. Mesrur Barzani yönetiminin PKK’ya yönelik operasyonlarda daha yakın davrandığının altı çiziliyor. Dikkat edin, İran’ı saymadım.
2) Arka kapı diplomasisi ile istihbarat eşgüdüm içinde yürüyor.
PKK bir yanda İHA’larla ve haberleşme sistemlerinin dinlenmesiyle takip edilirken, vurulacak hedefler açısından işin can damarını yerel istihbarat oluşturuyor.
HAFTANİN’E ÜSLER KURULACAK
Terörü kaynağında yok etme konsepti kapsamında başlatılan Pençe 1, Pençe 2 ve Pençe 3 harekâtlarıyla sınırlarımızın ötesinde 16 üs bölgesi oluşturuldu. Böylece PKK’nın sızması Irak topraklarında engellenmiş oldu. Bir anlamda fiili güvenli bölge oluşturuldu. Pençe-Kaplan harekâtıyla girdiğimiz Haftanin, PKK açısından stratejik bir kamp olma özelliğini taşıyor.