ALİ Babacan’ın kuracağı parti için en son şubat tarihi verilmişti. Şimdi şubata bile yetişmeyebilir diye konuşuluyor. Partinin ismi ve amblemi için bir çalışma yapıldığı biliniyor. Partinin kuruluşu için uygun konjonktür bekleniyormuş. O nedenle Babacan’ın partisi için en doğrusu bir tarih vermemek. Zaten bu gidişle partinin adı “kararsızlar partisi”ne çıkarsa şaşmayın.
Elbette ki önemli olan partinin kurulduktan sonraki performansı ve üstleneceği misyon olacak.
Babacan’ın partisinin kuruluş çalışmalarını yürüten eski bakanlardan biri ile AK Partili eski bir bakan arasında şöyle bir diyalog yaşanıyor:
- Biz dışarıdan nasıl görünüyoruz?
- Kazananlar partisi değil, kaybettirecek partisi olarak görülüyorsunuz.
- Nasıl yani?
- Kendileri kazanmak için değil, Erdoğan’ı kaybettirmek için parti kuruyorlar algısı hâkim.
- Davaya ihanet ediyorlar diye suçlanır mıyız diye çok düşündük.
- AK Parti tabanı sizi Erdoğan’a seçim kaybettirmek için parti kuruyorlar şeklinde görüyor.
- Ama biz AK Parti’den uzaklaşmadık, dışlandık.
- Parti kurup iktidar olacaklar diye bir algınız yok ama bunlar seçim kaybettirir diye düşünenler çok.
Yeni sistemde ‘yüzde 50 artı bir’in aranması ve ittifak sistemi sayesinde yüzde 10 barajının kâğıt üzerinde kalması nedeniyle, kitle partilerinden yüzde birlik, ikilik, üçlük butik partiler noktasına gelindi. Bu da yeni partilerin kuruluşunu cesaretlendiriyor.
Görüşmenin sonunda itiraf gibi bir açıklama geliyor.
“Abdullah Bey ve Ali Babacan’ın dış desteği çok güçlü. Ben bunlarca yıl tanırdım ama dış desteklerinin bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum.”
ABD’de müesses nizamın düşünce kuruluşu olarak gösterilen Pentagon destekli Rand Corporation’ın Türkiye raporunda “Türkiye’de yaşayabilir bir muhalefet lideri ya da koalisyon ortağı çıkması durumunda Erdoğan ve AKP 2023’te iktidardan söküp atılabilir” diye boşuna denilmiyor. Babacan ve Davutoğlu partileri de Erdoğan karşıtı havuza su taşıma görevini üstlenmiş olacaklar.
Ne koparsak kârdır hesabı...
İMAMOĞLU BİR TASARRUFTA BULUNACAK MI?
BAŞÖRTÜSÜ işi öyle göründüğü gibi basit bir iş değil. Muhafazakâr kesimin kırmızı çizgisidir. Başörtüsü zulmü 28 Şubat’ın sonunu getirdi. AK Parti döneminin kapısını açtı. Lafı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli’nin başörtülülere hakaret eden çirkin ve yakışıksız sözlerine getirmek istiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun en önemli projesi muhafazakâr kesimden oy almaktı.
1- Bunun için ‘Millet İttifakı’nı oluşturdu. İYİ Partiliyi, Saadet Partiliyi, Demokrat Partiliyi CHP’nin yanına getirebildi.
2- CHP içindeki “Sağa kayıyoruz” tartışmalarına aldırış etmeden, yerel seçimlerde muhafazakâr kesimlerden oy alabilecek adayları çıkardı, başarılı oldu.
Bunun en başarılı örneği İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, Ankara’da Mansur Yavaş’tı. İstanbul seçimlerinde İmamoğlu, Fatih, Başakşehir, Bağcılar gibi muhafazakâr ilçelerden ciddi oy artışları sağladı. Milliyetçi ve muhafazakârların oylarını almayı başardığı için 25 yıl sonra İstanbul’da seçimleri kazanmayı bildi.
KILIÇDAROĞLU ÇOK SERT TEPKİ GÖSTERMİŞTİ
Başörtüsü konusu CHP’nin yumuşak karnıydı. Kılıçdaroğlu seçim meydanlarında “Başörtüsü yasağını biz kaldırdık” dedi. İmamoğlu, “Benim annem de başörtülü” diye açıklamalar yaptı. Çok değil, daha kasım ayında Kadıköy’de başörtülü iki kıza Semahat Yolcu isimli kadın tokat atmıştı. Beşiktaş’ta ise öğretmen Şüheda E. başörtülü olduğu için saldırıya uğramıştı. Kılıçdaroğlu buna çok sert tepki göstermiş ve “Başörtülü bir kadına, başörtülü bir kızımıza başörtüsü taktı diye yapılan saldırıyı kınıyor, lanetliyorum” demişti.
CHP son iki seçimde ilk kez aralarında başörtülülerin de bulunduğu muhafazakârlardan oy almayı başarmışken, Kılıçdaroğlu başörtüsü konusunda “Lanetliyorum” diyecek kadar kararlı konuşuyorken, Yeşim Meltem Şişli’nin bu sözleri ne anlama geliyor? Savcılığa yapılan suç duyurusundan okuyorum. İSMEK’te çalışan başörtülülere “Kokuyorsunuz” deme cüretini nereden buluyor? Bekâr başörtülüler için itfaiyecilerle kaynaşma partisi düzenlenme fantazisini, başörtüsü zulmünün zirveye ulaştığı 28 Şubat sürecinde dahi duymadık. Bu Nur Serter’in ikna odalarından dahi daha çirkin bir söylem. Kadınlık onuruna yapılmış bir hakaret.
MUHAFAZAKÂRLARLA İTTİFAKI ÇATLATIR
CHP, muhafazakâr mahalleye ulaşmakta çok zorlandı. Ama sonunda başardı. Peki başörtülülere hakaret ederek mi onların oylarını aldı? Benden söylemesi, bu tür densizlikler, CHP’nin muhafazakâr kesimle kurduğu ittifakı çatlatır. Meral Akşener’in, Temel Karamollaoğlu’nun, Gültekin Uysal’ın bundan memnun kaldığını mı zannediyorsunuz?
Benim asıl merak ettiğim, Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu bu söylemin neresinde duruyor? Sesleri çıkmadığı için onayladıkları anlamına mı geliyor?
Sokakta saldırıya uğrayan başörtülüleri arayan Kılıçdaroğlu, İSMEK’te hakarete uğrayan başörtülüleri arayacak mı? İmamoğlu’ndan genel sekreter yardımcısı Şişli’yi görevden almasını isteyecek mi? Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu samimiyet testinde...