Meclis Başkanlığı görevine ikinci kez seçilen Mustafa Şentop ile yeni döneme ilişkin düşüncelerini öğrenmek üzere bir araya geldik.
Şentop’a önce ikinci kez seçilmesinden dolayı ne hissettiğini sordum. “Meclis’in açılışının yüzüncü yılı sembolik bir tarih. Sadece bu yıl değil, bundan sonra da 2021 İstiklal Harbi’nin devam ettiği, İstiklal Marşımızın kabul edildiği 2022, 2023, hep bizim birçok önemli tarihi kesitin 100 yılını yaşayacağımız bir dönem. Öyle bir dönemde Meclis Başkanı olmamın ayrıca bir iftihar meselesi olduğunu söylemek isterim” dedi.
ÖNCELİK İÇ TÜZÜK VE SİYASİ PARTİLER KANUNU
Meclis Başkanı’nın yeni döneme ilişkin düşüncelerini öğrenmek istedim.
“16 Nisan 2017 referandumuyla beraber yeni hükümet sistemi gerçekleşince Meclis’in de yeni hükümet sistemine göre yeniden çalışmalarını organize etmesi gerekiyor. Bu da ancak yeni bir iç tüzükle mümkün olabilir. Yeni sistemin bakış açısını, perspektifini yansıtan bir iç tüzüğün olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca 16 Nisan’da başkanlık sistemine geçildi. Siyasi Partiler Kanunu gibi, seçim kanunları gibi mevzuatın yeni sisteme adapte edilmesi gerektiğini, sadece somut kurallar açısından değil, perspektif bakımından da bunun yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu bakımdan aslında bu dönem, 2023’e kadar olan dönem, yeni sistemin temel kanunlarının özellikle ele alınacağı bir dönem olmalı diye düşünüyorum.”
15 TEMMUZ MİLLETTEN İNTİKAM ALMA OPERASYONUYDU
Dört gün sonra 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin yıldönümü. 15 Temmuz’da darbecilerin bombaladığı Meclis’in başkanı olan Şentop’a düşüncelerini sordum.
“15 Temmuz’daki darbe teşebbüsünde milleti temsil eden mekânları hedef aldılar, bunu bir nevi intikam hissiyle yaptılar. Bunlardan birisi Türkiye Büyük Millet Meclisi, yani milletin iradesinin temsil edildiği mekân. Birisi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, çünkü Cumhurbaşkanı millet tarafından doğrudan seçilmişti, milletin oylarıyla seçilmişti, ilk defa milletin oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanıydı. Bu sembolik mekânları hedef aldılar. Bu bakımdan Meclis’in hedef alınması çok anlamlıydı, şaşırtıcı değil ama anlamlıydı. TBMM’ye ‘gazi Meclis’ diyorduk hep. İstiklal Harbi’ni yöneten Meclis, ‘gazi Meclis’ sıfatını hak eden şuuru ve ruhu halen muhafaza ettiğini gösteren bir tavır sergiledi o akşam. O bakımdan ikinci defa gazi unvanını Meclis’in kazandığını söyleyebiliriz. TBMM bir kahramanlık hikâyesi yazmıştır.”
AYASOFYA KARARI
Meclis Başkanı Şentop’a Ayasofya ile ilgili kararı da sordum. Şu karşılığı verdi:
“Bir Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya’nın camiden müzeye çevrildiğini biliyoruz. Bu, bir idari işlem sonuç itibarıyla... Danıştay’a da bir şekilde taşınmış ve dava konusu yapılmış diğer idari işlemler gibi. Danıştay’ın karar vermesi söz konusu. Nihayetinde vereceği karar bir yargı kararıdır. Yüce milletimizin bütün fertleri gibi ben de bu tarihi günde çok mutlu, gururlu ve heyecanlıyım. Ayasofya Camii’nin yeniden bütün Müslümanlar için ibadete açılması sadece bizi değil, Türkiye ile beraber dünyanın bütün Müslümanlarını sevinç ve heyecana boğmuştur. Esasen ecdadımızın camii-i kebîr dedikleri bu ulu cami, bizim gönlümüzde hiç kapanmamıştı. Toplumumuzun geleceğe dair inanç ve güveninin bir kapısı olarak daima açıktı! Milletimiz tarih boyunca hür ve egemen yaşamayı varoluş ilkesi yapmış, aksi aklına bile gelmemiştir. Tarihin akışı içinde bölgesel veya kısmi geri çekilişler, askıya almalar olmuşsa da egemenlik hakkından, bize ait olanın gönlümüzde daima yine bizim olması ülküsünden asla vazgeçmemiştir.
Peygamber övgüsüne layık olmuş Türk ordusunun dâhi komutanı Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, sur içinde küçük bir harabe ve hurafe yığını olan Konstantiniyye’yi alıp hakikatin gül bahçesine çevirmiş, ondan yepyeni bir dünya şehri vücuda getirmiştir. Babasının vasiyeti de buydu: ‘İstanbul’u aç, gülzâr yap!’ denmişti ona. Fatih Sultan Mehmet Han da bu ülkü ile surlarından başka hiçbir şeyi sağlam olmayan İstanbul’u, surlarını toplarla yıkarak, gemileri karadan yürüterek almış; fakat ardından yıkık olan ne varsa onarmış, şehri ve gönülleri inşa ve ihya etmiştir. Öyle ki aradan elli yıl geçmeden İstanbul, dünyanın en büyük ve en önemli bilim, kültür, sanat şehri olmuş, yüzyıl geçmeden de bütün İslam dünyasının başkenti olmuştur. Milli egemenliğimizin tecelligâhı olan yüce Meclisimizin Ankara’da yeniden açılışının 100’üncü yılında yaşadığımız bu kutlu açılış, kıyamete kadar hür ve egemen olarak yaşama kararındaki milletimizin geleceğe olan inanç ve güvenine güç katmıştır.”
‘AYASOFYA CAMİ OLARAK AÇILSIN’ DİYEN KUŞAĞIZ
“Hep Ayasofya’yı yeniden cami olarak görme arzusuyla büyümüş kuşaklardanız. Hele bizden beş-on yaş daha büyük olan ağabeylerimizin gençlik yılları ki hep ‘Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın!’ haykırışlarıyla geçmiştir.
İşte bugün Ayasofya ulu camisini yeniden ibadete açma şerefi de o kuşağın gençlik liderlerinden olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a nasip olmuştur. Kendisiyle yalnız aynı yolda yürümekle değil, aynı fikir ve aynı ülküyle donanmış olarak aynı kutlu hedefe yürümekle de iftihar ettiğimi bu vesileyle bir kere daha ifade etmekten onur duyarım.