Hadi, size çok kolay bir soru:Hadi, size çok kolay bir soru:Eğitimin amacı nedir?Kim, niye, nasıl bir eğitim ister?Örneğin, sizin eğitimden beklentileriniz ile Ankara’nın beklentileri birbiriyle örtüşüyor mu?
Bu sorunun cevabı çok kolay gibi gözükse de kişiden kişiye, ülkeden ülkeye, aileden aileye değişebilir.
Geçenlerde bir arkadaş, “Eğitimi, burjuvazi, kendine eleman yetiştirsin diye geliştirdi, devletler de bunu kendine sadık yurttaşlar yetiştirmek için kurumsallaştırdı” dedi. Kendine göre fazlasıyla gerekçesi vardı.
Sokağa çıkıp bir mikrofon uzatın ve eğitimi sorun, neler neler söylenecektir.
Hiç kimse, bu beni aşar demez, tıpkı futbol maçı yorumcusu gibi anlatır da anlatır.Haksız mı, hayır? En azından beklentilerini ortaya koyuyor.
Liseye giden bir çocuğunun olmasını, Milli Eğitim Bakanı olmak için yeterli gören politikacılar oluyor da, eğitim konusunda ahkâm kesen veliler neden olmasın ki!..
Oysa eğitim ve öğretim de bir ilim dalı ve ayaküstü konuşulmayacak kadar önemli.
Veliler, öğrenciler, öğretmenler, sivil toplum örgütleri neler istediklerini dile getirecek, devlet de anayasal çerçevede bu istekleri eğitime yansıtacaktır.Denklem çok basit ama hani şu bin yıldır çözülemeyen sorular gibi hiç kimse üstesinden gelemiyor!..
Eğitimin A, B, C’si
Eğitim ve bilim zor hem de çok zor bir süreç.
Onlarca yıl uğraşıp bir noktaya getiriyorsunuz, sonra bir bakmışsınız, her şey demode olmuş.
Özellikle de son yüz yılda hemen her şey öylesine hızlı gelişiyor ve değişiyor ki eğitimin buna ayak uydurması hiç de kolay olmuyor!Yaşanan sancıların en önemli nedenlerinden biri de bu. Eğitimde hedefler belirlenirken, belli modellere ya da hedeflere odaklanmak yerine, geleceğin koşullarına ve ihtiyaçlarına göre, kendi kendini yenileyecek modüler eğitim sistemleri geliştirmek en doğru olanı.
Yani, ille de şunu ya da bunu öğreten yerine, öğrenmeyi öğretip, gerisini kişilerin kendisine bırakmak, bireysel gelişim açısından sanki çok daha yararlı olacaktır.
Eğitimin olmazsa olmazı, öğrenciye dayatılan bilgilerin ileride onun işine yarayacağına inandırmaktır.
Yoksa gerisi nafile.Bugün öğrenir, yarın unutur. Yani yaşam için değil, sınav için öğrenir ve bunun da ne kendisine ne ülkesine ne de hiç kimseye bir katkısı olur.
Eğitimde bu kadar sancılı süreçler yaşamamızın en önemli nedeni, eğitimin A, B, C’si olan konularda hâlâ kafa karışıklığı içinde olmamızdır.
Sınav odaklı bir eğitimin köleleri haline geldik ve sorgusuz sualsiz sınav sektörüne hizmet ediyoruz.
Kafamızı kumdan çıkarmanın zamanı geldi de geçiyor...
Çok yorulduk hadi tatile!..
Cumhuriyet tarihi boyunca tartışılan ama yararından çok zararı olur diye hep ötelenen 4 yarıyıllı sistemin ilk ara tatili, hafta sonu başlıyor.
Vatana, millete, milli eğitime hayırlı olsun.Artılarını eksilerini tatil sonrasında ve öğretim yılı bitiminde fazlasıyla göreceğiz.Kalıcı mı olacak yoksa vaz mı geçilecek?
Şimdiden ne söylense boş ama şu ana kadar turizmciler dışında sevineni görmedik!
Eğitim süresi dünyada en kısa olan ülkelerden biriyiz. Okula gidilen gün sayısı tatillerden daha az. Bir de kar kış tatilleri ve tatil sonrası motivasyon sorunu var ki sormayın! Yarım gün eğitimi hiç hatırlatmıyoruz çünkü ona da girersek işin içinden çıkamayız!