Görünen o ki, artarak devam edecek. Turistik beldeler için giriş, çıkışlar, serbest hale getirildi ama Ankara ve özellikle de İstanbul’un kapıları açılmadan, iç turizmin canlanması mümkün değil.
Peki, İstanbul’un kapıları açılmalı mı, açılacaksa ne zaman, nasıl açılmalı? Birdenbire mi, kademeli olarak mı aralanmalı?
Elbette bu konulara kafa yoruluyordur ama sahaya ne kadar hakimler, işte o tam bir muamma, çünkü şeffaflık yok!
Örneğin kapıları açmak için LGS ve YKS sonrası bekleniyor. Tam tersi olmalı. Arada bir açılsın ki gazı alınsın, yığılma eritilsin.
“Burada apartmanda oturacağıma, yazlığımda karantinayı tercih ederim” diyenlerin sayısı çok fazla, onları hemen göndermekte yarar var. Ve sanki, karantina kurallarına en fazla uyanlar da onlar!.. Yerli turistler, gittikleri yerlerde sağlık sorunu yaşar ya da yaşatırlar mı? Buradan oraya, koronavirüs götürürler mi?.. Şu saatten sonra hastalık riski olan kim, maceraya girer ki!..
Standartlar hayata geçiriliyor mu?
Turizm ve seyahate yönelik bir dizi kararlar alındı.
Peki, bunların ne kadarı hayata geçti? Geçenler varsa neden kamuoyuyla paylaşılmıyor, geçilmediyse daha ne bekleniyor?
Örneğin yeni oda düzeni, seyahat düzeni, yemek düzeni, plaj düzeni, eğlence düzeni nasıl olacak? Sözle değil de bölge bölge görüntülü olarak paylaşılırsa, çok daha inandırıcı olacaktır. Otellere, tatil köylerine, pasaport verileceği söyleniyor, umarız araba muayenesine dönmez!.
Kontrole gidilirken, bulup, buluşturuluyor, sonrası Allah kerim.
Kontroller hangi sıklıkta ve kimler tarafından yapılacak?
Uymayanlara yönelik, yaptırımlar ne olacak?.. Maç ortasında kuralların değiştirilmesi, en can sıkıcı durum, bu yüzden alınacak önlemler kalıcı olmalı. Yoksa yitirilen güveni kazanmak, en zor olanı!..
Çinli turistler
Trump sayesinde Çinlilere yönelik öyle bir imaj oluşturuldu ki, sokakta ya da tatil beldelerinde Çinli gören, kesin yolunu değiştirir.
Korona öncesi, Çinli turistleri, bando mızıkayla karşılardık ama bu sezon gelirler mi, gelirlerse nasıl karşılanırlar, bu hiç belli olmaz.
Yaratılan kötü imaj nedeniyle, en az korona kadar risk unsuru taşıdıkları kesin.
Dünya Sağlık Örgütü bile koronaya, laboratuvar virüsü değil derken, Trump’ın bu yöndeki söylemleri, sokağı çok etkilemiş durumda. Amerika’nın, Irak’ı işgal ederkenki iddialarını hatırlatıyor! Tam bir fiyasko da çıkabilir.