Diğer tüm sektörler gibi eğitimde de ciddi sıkıntılar var. Veliler kadar, kendi yağında kavrulan öğretim kurumları da zor günler geçiriyor. Bir de kapısında kuyruk oluşan tuzu kuru kurumlar var ki ne kriz umurlarında ne de veliler. MEB ve YÖK bu konuda neden bu kadar sessiz? Diğer tüm bakanlıklar ya da üst kurumlar sektörlerini korumak için sürekli kamuoyu oluştururken, yasal düzenlemeler için çırpınırken, eğitimde, neden hiç yaprak kımıldamıyor?
Örneğin mücbir nedenlerle kayıt yenileyemeyen öğrencilerin kapı önüne konulmasını engelleyebilir, öğretmen ve diğer personelin işten atılmasına, sözleşmelerinin yenilenmemesine dur diyebilirler. Bütün bunlar yapılırken, elbette kurumları ve kurucularını da zor duruma düşürmeyecek şekilde adil kararlar alınmalı.
Karşılıklı ültimatom
Bazı zincir okullar farklı nedenlerle veliler üzerinde baskı yaratmazken, bazıları da var ki, ücret artışıyla yetinmeyip, taksitini zamanında ödemeyen öğrenciler kapı önüne konulur, diye gözdağı veriyor. Onlar bunu yapar da veliler sessiz kalır mı?
Onlar da bir araya gelerek, karşı ültimatom hazırlamışlar! İşte onlardan bazıları:
1) 2020-2021 dönemi için ücretlerde artış yapılmamasını, peşin fiyata en az 6 ay olacak şekilde taksit yapılmasını, 5-6 taksit seçeneğine 11-12 ay taksit seçeneği sunan bankalarla görüşülerek anaparaya faiz uygulanmaksızın taksit yapılmasının sağlanmasını;
2) Hizmet alınmayan dönem için yatakhane, yemek ve servis ücretlerinin hakkaniyet ve denkleştirme ölçüleri içerisinde geri ödenmesini;
3) Finansal zorluk yaşayan ailelere destek olunmasını talep ediyor, sağlıklı günler diliyoruz...
Burslar?
Tüm ilginin koronaya ve sağlığa yöneldiği şu günlerde, YÖK yasasında önemli değişiklikler oldu. Başkan Saraç’a göre, bu değişiklikler elzem ve önemliydi. Çok farklı konularda, çok stratejik değişiklikler var. Bugün onlardan sadece birkaçını ele almak istiyoruz. Yasa paketinde, vakıf üniversiteleriyle ilgili toplumun ve bu üniversitelerde çalışan öğretim elemanlarının beklentisini karşılayan maddelerin de bulunduğunu bildiren Saraç, şöyle konuştu:
“Son dönemlerde bazı vakıf üniversitelerinin kötü uygulamaları dolayısıyla vakıf üniversitelerinin ticarethane şeklinde değerlendiril-melerine yönelik oluşan olumsuz algıyı ortadan kaldırmak için bazı düzenlemeler de bu pakette yer alıyor. Vakıf üniversitelerinin YÖK kararıyla öğrencilerinin yüzde 10’unu burslandırdığı malum. Bu oran, şimdi yasa güvencesiyle yüzde 15’e çıkarılıyor. Dolayısıyla vakıf üniversitelerinde ücretsiz okuyan öğrenci sayısı geçen seneye göre yaklaşık 10 bin daha artacak. Bu, sosyal devlet anlayışı ve vakıf mantığıyla uyuşan ve öğrencilerimizi sevindirecek bir düzenleme.” Bu noktada, asıl sorun bu bursların, hangi kaynaktan karşılanacağı ama nedense, ne yasal düzenlemede ne de YÖK Başkanı Saraç’ın açıklamalarında bu konuya yönelik bir bilgilendirme var!
Kim veriyor?
YÖK, vakıf üniversitelerindeki burs oranını yüzde 10’dan 15’e çıkarttı. Peki, o bursları kim finanse ediyor? Vakıf ya da üniversitelerin kurucuları mı yoksa diğer öğrenciler mi? Genel uygulama, diğer öğrencilerin sırtına yüklenmesi yönünde. Kolejlerde de durum farklı değil!.. Özel okul ve vakıf üniversitesi ücretleri dünya ortalamalarının çok üzerinde. Nedeni üzerine hiç kafa yordunuz mu bilmiyorum ama ortada çok çarpık durum söz konusu.
Örneğin vakıf üniversitelerinde de, kolejlerde de, zorunlu bursları her ne kadar vakıflar ya da özel okul sahipleri ödüyor gibi gözükse de, genel bütçeden ödeniyor. Yani, öğrenim ücretleri belirlenirken, burslar da göz önüne alınıyor. Yine aynı şekilde, öğrenim kurumlarının kuruluş ve büyüme giderleri de genelde öğrenim ücretlerinin üzerine yükleniyor. Muhasebe oyunlarıyla farklı gösterildiklerinden çok fazla dikkat çekmiyor.
Çünkü eğitimden çok ticarethane gibi çalışanlar var. Bu yüzden hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de YÖK Başkanı Saraç tarafından defalarca uyarıldılar. YÖK, vakıf üniversitelerindeki çalışan ücretlerinin devlet üniversitelerindekinden daha az olmaması yönünde yasal düzenleme yapıldığını hatırlattı. Oysa, hep tersi düşünülürdü yani vakıflardaki ücretler devlettekinden daha yüksek diye bir algı söz konusuydu ama kurumların üçte ikisinde tam tersi bir durum var!