Kadın işçi, doğum sonrası üç yıldır çalıştığı şirketteki mesaisine başladı. Emziren bir anne olması nedeniyle gece ve günlük 7,5 saatten fazla çalıştırılmaması gerektiğini belirten genç anne, yasal düzenlemeleri hatırlatarak çalışma saatlerinin düzeltilmesini işverenden talep etti.
İşveren çalışma koşullarının değiştirilmeyeceğini ve 24/48 olan vardiya düzeninde çalışması gerektiğini bildirdi. Bunun üzerine işverene yazılı dilekçe ile başvuran genç anne, işverence yazılı fesih bildirimi yapılmaksızın İş Kanunu'nin 25/2. maddesine göre işten çıkarıldı.
2. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan genç anne, feshin haksız olduğunu beyan ederek, kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini istedi. Davalı şirket avukatı, davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, hak edişlerin ödendiğini savundu. İş yerinde 24 saat nöbet, 48 saat istirahat esaslarına göre çalışma süresi mevcut olduğuna dikkat çeken 2. İş Mahkemesi, işçi tarafından imzalanan sözleşmede sürenin işveren tarafından belirleneceği, işçinin bu süreye uymaması halinde işverenin iş akdini feshedebileceğinin yer aldığını vurguladı. İşçinin dilekçesinde "Haksız ve kanunsuz olarak baskı ile yapılanlar ne akla ne mantığa sığmaktadır. Bu şartlar altında çalışmam mümkün değildir. Görmezden gelinen bu durumun düzeltilmesini rica ediyorum" ifadelerini kullandığı hatırlatıldı. Mahkeme, davacının iş akdinin haklı nedenlerle feshedildiği gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddine karar verdi. Kararı davacı kadın temyiz edince dava dosyası Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin gündemine geldi.
Yargıtay ise, kararında davacının yasal düzenleme yapılan emziren anne pozisyonunda olması nedeniyle çalışma saatlerinin yasaya göre düzenlenmesini işverenden talep ettiğini dile getirdi.
İşverenin yasalara aykırı olarak davacının durumunu yok sayarak eski çalışma düzeni olan 24/48 vardiyalı olarak çalışmasının zorunlu olduğunu şifahen beyan etmesi üzerine davacı tarafından yönetime dilekçe verildiği vurgulandı.
Kararda, "Dilekçe içeriğinde yasal düzenlemelerden bahsedildiği, işverence talebine kayıtsız kalınmasının yasalara, akla ve mantığa uygun olmadığının eleştiri sınırları içerisinde ifade edildiği ortadadır. Konunun emredici hükümlerle düzenlendiği ve işverenlerin emredici konularda yasal düzenlemelere uymak mecburiyeti bulunduğu anlaşılmaktadır. Aksi durumda idari para cezasına hükmedileceğine dair yasal düzenlemeler getirilmesi nedeniyle davacı beyanının talebi aşan ifadeler şeklinde değerlendirilemeyeceği gibi hak arama hürriyeti içerisinde değerlendirilebilecek niteliktedir. Bu itibarla işverence yapılan feshin haklı ve geçerli bir nedene dayanmadığı anlaşılmakla kıdem ve ihbar tazminatının kabulü yerine reddine yönelik hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir" denildi.