Geçtiğimiz haftalarda dizilerle ilgili bir tartışma başlatıldı.
Hem de İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu tarafından.
Neydi şöyle bir hatırlayalım mı?
Bakan Antalya’nın Kemer İlçesinde bir programda;
"… Lanet bir dizi var 'Çukur' diye.
Onun kadar olamıyorsak yazıklar olsun.
Bir de 'Adana Sıfır Bir' diye dizi var.
İkisinin etki alanı kadar etki alanı oluşturamıyorsak yandık.
Bu iki dizi çocuklarımızı zehirliyor.
İnsanımızı kendi kültüründen uzaklaştırıyor.
Ben de hayretle bakıyorum 'Üniversite hocaları ne işe yarıyor?' diye."
Eee…
Haklı olarak dizi oyuncularından tepki değilse de
Cevap niteliğinde konuşmalar yansıdı ekranlara, basına…
Bazı makamlar şikâyet makamı değil, icraat makamıdır derler ya.
İşin aslı üniversite hocaları ne işe yarıyor sorusunun cevabı YÖK’te ve Rektörlüklerdedir.
Yoksa Televizyonları, Gazeteleri, İnternetleri üniversite hocaları denetliyor da milletin haberi mi yok.
Siyasiler, ülkenin kaderine yön veren muhteremler kendi kendilerine sormaz mı ki,
RTÜK ne iş yapıyor diye.
Ortada aile kavramı kalmamış…
Ortada gençlik can çekişiyor…
Ortada kültür-anane çekmiş gitmiş…
Sabah kalkıyorsunuz, aşk-entrika filmi.
Akşam oturuyorsunuz kimin eli kimin cebinde (aile içi) belli olmayan filmler.
Sonra millete soruyorlar üniversite hocaları ne işe yarar diye.
Gençleri yetiştirme çabasında olanı var…
Ek ders almak için fırsat arayanı var…
Emeklilik için ‘avara kasnak’ misali süre dolduranı var…
Ancak hocanın televizyonları, filmleri denetleyenini ilk kez duymuş olduk.
Hani bir deyim vardır, bu tartışmaya cuk diye oturuyor:
“laf olsun âdet yerini bulsun”
Bakan beyde öyle yapmış herhalde.
Çukur dizisinin İdris Koçovalı'sı Ercan Kesal
"Çukurdaki şiddet meselesi gündelik hayattaki şiddete göre kıyasladığında çok masum.
Bütün işler bitti tek sıkıntı Çukur'daki silahlar ve ölen insan sayısı mı?" demiş.
Haksız mı?
Televizyonlarda kadına şiddeti, gaspı, soygunu, hırsızlığı, arsızlığı hepimiz her gün görüyoruz.
Gerçi bazı tv kanalları var, ağrı kesici niyetine izleyenler var.
Bu tv kanallarına baktığınızda her şey güllük gülistanlık.
Ekonomi şaha kalkmış, tutabilene aşk olsun.
Asgari ücretli mutlu bahtiyar, uçmak için (çoğunluğu (hz.) şeyhinden) kanat bekliyor.
Bırakın üretilen silahı, tankı, topu dünyanın tüm savunma sanayisine bizim memleket yön veriyor.
Her gün yeni haber, yeni bir ek ödeme, ev hanımlarına ücret, engelliye ek ödeme vs…
Dedik ya, her şey güllük gülistanlık, içinde sular akan bağ-bahçe sanki Cennet.
Şöyle bir düşünün;
Tarımla alakalı bir konu oluyor,
Davranışları, sanki Tarım Bakanlığı eskiden Yunanistan’a bağlıymış da,
yeni bizim milletimize geçmiş.
Milli Eğitim de bir şey oluyor,
Davranışları, sanki Milli Eğitim Bakanlığı eskiden Almanya’ya bağlıymış da,
yeni bizim milletimize geçmiş.
Sağlık alakalı bir konu oluyor,
Davranışları, sanki Sağlık Bakanlığı koalisyon hükümeti olunca( :) ) CHP’ye bağlıymış da,
Yeni tek başına iktidar olan hükümete geçmiş.
Ekonomi ile alakalı bir konu oluyor,
Davranışları, sanki Ekonomi Bakanlığı eskiden Hindistan’a bağlıymış da,
yeni bizim milletimize geçmiş.
Her şey dışarının marifeti, her şey dışarıdan müdahale.
Yahu iş yapan hata yapabilir, bakarsın hata varsa düzeltirsin millete de durumu izah edersin.
Her şeyde top taca atılır mı?
Futbol kuralı galiba her an taca giderse top sonra hakem maçı iptal ediverir, üzülmek yok işte o vakit.
Kısacası her kurum kendi işini liyakat esasına göre yapmadıkça…
Kısaca her insan için (ayrım olmadan) aynı adalet işlemedikçe…
Kısaca her şey millet için, vatan için olmadıkça…
Kısacası yandaşlık-candaşlık son bulmadıkça…
Daha çok bahaneler üretilir, daha çok aldananlar olur, aldatılanlar olur…
Her alanda, her işte işi ehline vermedikçe, hep birlikte havanda daha çok su dövülür.