AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Gözlem noktalarını korumak için gönderilen birliklere karşı yapılan saldırılara karşılık gerekli cevapların verildiğini söyleyen Çelik, “Burada hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti, Rusya ile birilerinin iddia ettiği gibi karşı karşıya gelmek gibi bir tavır içerisinde değildir. Hedefimiz bize saldıran rejim unsurlarıdır. Burada Rusya'dan beklentimiz, garantör ülke olarak taahhütlerini yerine getirmesidir. Rejimin saldırganlığı Rusya'nın verdiği sözlere dönük bir saldırganlıktır. Rusya'nın rejim üzerindeki etkisini kullanarak rejimi Soçi Mutabakatı ile belirlenmiş sınırlara çekme konusunda bir etkinlik üretmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanımızın TSK'ya talimatı açıktır, sınırlarımıza yakın bir yerde terör devletçiği görmek istemiyoruz. Sınırlarımızın içine illerimizi hedef alacak vatandaşlarımızın hayatını tehdit edecek şekilde herhangi bir şekilde sınır bölgemizde oluşturulmaya çalışılan terör devletçiklerine hiçbir şekilde müsaade edilmeyecektir” açıklamasını yaptı.
“Koordinasyon ile ilgili de bir problem yoktur”
Çelik, saldırılar gerçekleştiği zaman TSK'nın yanında herhangi bir yabancı unsurun da olmadığına dikkat çekerek, “Koordinasyon ile ilgili de bir problem yoktur. Bütün bu bilgiler Rusya tarafına verilmiştir. Burada açık bir şekilde rejimin saldırganlığına bahane üretecek herhangi bir zemin olmadığını net bir şekilde ortaya koymak isteriz” diye konuştu.
Çeşitli siyasi partilerden, “Esed rejimi ile görüşülsün” açıklamalarının geldiğini söyleyen Çelik, bu söylemlere karşılık şunları dedi:
“Suriye, Esed'in şahsi malı mıdır? Bizim görüşümüz Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana bir siyasete sahiplenenler olarak Suriye Suriyelilerindir. Esas mesele, Suriye'de bütün Suriyelilerin üzerinde mutabık kaldığı bir siyasi çözümün bulunmasıdır.”
Güvenli Bölge vurgusu
Türkiye'nin daha fazla mülteci yükü taşıyacak bir imkanının kalmadığını vurgulayan Çelik, “Bununla ilgili olarak uzun zamandır uyarılarda bulunuyorduk. Daha bu olaylar başlarken Cumhurbaşkanımız Suriye toprakları içerisinde bir güvenli bölge oluşturulması gerektiğini söyledi. O zaman buna yanaşmayanlar birçok fırsatı heba ettiler. Cumhurbaşkanımızın teklif ettiği güvenli bölge oluşsaydı bu göç hareketliliği ortaya çıkmayacaktı. Bu güvenli bölge içerisinde bugün yerleşen PKK/PYD, DEAŞ terör örgütü gibi unsurlar oraları birer terör devletçiği haline getirmek gibisinden bir zemin bulamayacaklardı. Bu göç hareketliliğinin, insani felaketlerin de önüne geçilecekti” açıklamasını yaptı.
“Bu kadar ikiyüzlü bir siyaset olmaz”
“Kimseyi ülkemizden zorla göndermiyoruz ama bu göç baskısı karşısında hiç kimseyi zorla tutmak gibisinden bir yaklaşım içerisinde olmayacağımız bir aşamaya geldik” diyen Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yeni bir mülteci dalgasını Türkiye kaldırabilecek durumda değildir. Bu olay gerçekleşir gerçekleşmez bütün bu olaylara kulak tıkayanlar Cumhurbaşkanımızı arayarak Türkiye'ye yeni maddi yardımlarda bulunabileceklerini, göç durumunun ne olduğunu sormaya başladılar. Bunun kadar ikiyüzlü bir siyaset olamaz. Bu 4 milyon insanın Türkiye'de misafir edilmesi ile ilgili olarak ellerini taşın altına sokmayanlar bugün bu mesele ne olacak diyorlar. Yunanistan'ın bugün göçmenlere gaz bombası atması, bir göçmeni öldürmesi insanlık dışı bir yaklaşımdır. Burada Türkiye'ye çağrı yapanların Türkiye'de en iyi şartlarda mülteciler misafir edilirken bu eleştirileri getirenlerin Yunanistan karşısında sesinin çıkmaması son derece anlamlıdır. Macron, Yunanistan'ın Avrupa sınırlarını korumasını destekliyoruz diyor. Avrupa'nın sınırlarını insanlara gaz bombası, ses bombası atarak mı koruyacaksınız. Türkiye'nin, Avrupa'nın sınırları koruması karşısında çıkmayan sesiniz şimdi mi çıkıyor. AB Konseyi Başkanı, Avrupa sınırlarını korumak noktasında Yunanistan'ın yanındayız diyor. Bu insan hakları konusunda çok konuşan, bugün de mülteci meselesi söz konusu olduğunda biz insani yardım kuruluşuyuz Avrupa Birliği olarak işin bu tarafındayız diyenlerin şimdiye kadar Türkiye-Suriye sınırının Türkiye tarafını niye ziyaret etmediklerini sormak gerekir. Yunanistan her zamanki gibi yanlış yapıyor, son derece basiretsiz davranıyor. Avrupalıların bu sözlerine güveniyor. Türkiye'ye NATO'da hava savunma desteği verilmesine dönük yaklaşımları göçmen meselesine bağlamaya çalışıyor. En zor zamanlarda Yunanistan'ın yanında olduk. Yunanistan'ın başına gelen hiçbir insani felaketi istismar etmedik ama şimdi Yunanistan insani bir durumu paylaşmak yerine Türkiye'ye karşı siyasi ve askeri şantaj içerisine giriyor. Yunanistan'ın yaptığı tabi ki kayıtlara geçmiştir. Türkiye, Yunanistan gibi bir ülkenin siyasi şantaj yapacağı bir ülke değildir.”
“Dosya hazırdır”
Bir gazetecinin, "Hatay Valisinin o açıklamaları neden yaptığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Moskova'ya gitmesi eleştirilerini" sorması üzerine Çelik, şu cevabı verdi:
“Hatay Valisi, devletin bir yetkilisi. Cenazelerin, yaralıların geldiği ilin valisi. Açıklama yapması son derece normaldir. Sadece Hatay valisi yapmadı. Cumhurbaşkanlığı makamı adına İletişim Başkanlığı yaptı. Hem cenazelerin geldiği, yaralıların olduğu ilden en doğru açıklamalar Vali tarafından gerçekleştirildi, Ankara'dan da Cumhurbaşkanlığı adına İletişim Başkanlığı kendisine verilen görev çerçevesinde bunu gerçekleştirdi. O gece Cumhurbaşkanımızın nasıl bir mesai içerisinde olduğunu devlet sorumluluğu içerisinde olanlar son derece yakından bilirler. Cumhurbaşkanımız o gece olayın olduğu ilk anlardan sabahın ilk saatlerine kadar kesintisiz bir mesai sürdürmüştür. İlgili komutanları, bakanları çağırarak sürekli bir durum değerlendirmesi yapmıştır. Sahayla ilgili sürekli bağlantılar kurularak oradaki bilgiler anbean güncellenmiştir. O gece insanüstü bir gayretle hiç kimsenin uyumadığı sürekli değerlendirmelerin yapıldığı kriz yönetimi toplantılarını Cumhurbaşkanımız yönetmiştir. Böyle bir süreç son derece dinamik bir süreçtir. Sahadaki gerçeklik bu tip durumlarda sık sık değişmektedir ve sahadan alınan bilgilerin sık sık güncellenmesi gerekmektedir. Gerek bakanlarla, gerek genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarıyla en sıcak değerlendirmeler saatler boyunca yapılmıştır. Bu tip yaklaşımlar, devlet işlerinin nasıl işlediğini bilmeyen, bu sorumluluğu taşımayan kişilerin yaptığı açıklamalardır.
Cumhurbaşkanlığı makamı yeni sistemde bu işlerin nasıl işlediğini, cumhurbaşkanı adına bir bakanın gidip yüce meclise bilgi vermesinin son derece tabi olduğunu anlamamakta ileri gelen konular. Nihayetinde bütün bu saldırı ile ilgili süreç, saldırıdan sonra verilen cevap ve şu anda sahadaki gerçekliğin ne olduğuna dair bilgi Cumhurbaşkanlığı adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içerisinde Milli Savunma Bakanı Akar'da var. Oraya Savunma Bakanı Akar'ın gitmesi zaten Cumhurbaşkanımız adına o bilginin verilmesi demektir. Böyle bir günde bile çıkıyorlar cumhurbaşkanımızla ilgili bir polemik üretmeye çalışıyorlar.”
“Putin'in de Türkiye'ye çok sayıda ziyareti oldu, Cumhurbaşkanımızın da çok sayıda ziyareti oldu”
“Putin'in de Türkiye'ye çok sayıda ziyareti oldu, Cumhurbaşkanımızın da çok sayıda ziyareti oldu. Bu görüşme bu şekilde şekillendi” diyen Çelik, “Daha önce de nasıl Putin'in burayı ziyaret etmesi Türkiye'ye verilmiş bir taviz gibi algılanamazsa Cumhurbaşkanımızın bu ziyareti de böyle bir taviz gibi tabi ki değerlendirilemez. Türkiye burada siyasi çözümden yana olduğunu, herhangi bir devletle çatışma içerisinde olmadığını, Astana sürecinin garantörleriyle karşı karşıya gelmek gibi bir niyetinin olmadığını, rejim bir saldırganlık göstermeseydi rejimin de hedef olmadığını ama rejim saldırganlık gösterince bunun meşru hedef haline geldiğini net bir şekilde şu anda sahada gösteriyor, masada da bunlar dillendirilecektir. Tabi ki ortada bir problem var. Bu problemin çözümü içinde çeşitli yollar aranacaktır. Bunlar üzerinde de zaten çalışılıyor, dosya zaten hazırdır.”
“Başlı başına bir cahilliktir”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ın yaptığı açıklamaları değerlendiren Çelik, “Bu dil artık çığırından çıkmış bir dil. Burada Cumhurbaşkanımızın şehitlerle ilgili hassasiyetini sorgulamak onların haddine düşmez. Bunun ne kadar yüksek bir hassasiyeti olduğunu, cumhurbaşkanımızın şehitlerimiz ile ilgili hassasiyetinin inancımızdan ve kalpten gelen bir hassasiyet olduğunu hem şehitlerimizin aileleri hem de bütün vatandaşlarımız bilmektedir. Bunu sorgulamaya kalkmak siyasi ahlaksızlığın en önemli zirve noktalarından bir tanesi olur. Şehitler Tepesi boş kalmayacak sözünü bile, bu sözün inancımızdaki, kültürümüzdeki anlamını bilmeden bunu sanki ölümü kutsamak için söylenmiş bir söz gibi ortaya koymak başlı başına bir cahilliktir. Bu dışardan yabancı bir hiçbir şekilde bizim kültürümüzü bilmeyen birisi bile bu sözü duyduğunda iyi kötü bir araştırma yapar bu söz niye söylenmiş, manası nedir diye. Bu sözün manası, ülkemizi korumak için, milli güvenliğimizi, birlik bütünlüğümüzü, vatandaşlarımızın hayatını, millet ve devlet olarak varlığımızı korumak için, bu ülkede hayatını feda etmekten çekinmeyecek olanlar her zaman var olacaktır demektir. Bunu anlamayıp 'bizim ittifakımızda Şehitler Tepesi boş kalacak' diyenler bu ülkenin varlığı, bu milletin geleceği, bu ülkenin vatandaşlarının hayatı tehlikeye düştüğü zaman bu ülkede bunun için fedakarlık yapacak kimse yoktur, biz bunu temin edeceğiz manasına geliyor. Bunu temin etmek Türkiye'nin hasımlarının ve düşmanlarının emelidir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.