Hiç kimse Sultanahmet'i kendi kimliğinden ayıramaz
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Hiç kimse Sultanahmet’i kendi kimliğinden ayıramaz. Sultanahmet Cami’sinde milletimiz ibadet etmeye devam edecektir. Biz, geçmişte yaşandığı gibi hiçbir caminin başka bir amaçla kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz”…
AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu.
Pençe-Kartal Operasyonu ile ilgili bilgi veren Ömer Çelik, “Daha önce Pençe Operasyonları ile büyük bir başarı elde edilmiştir. Son zamanlarda terör örgütünün üyelerinin bazı karakollara, sınır bölgemize tacizleri söz konusu. Bu sebeple operasyon dün gece itibariyle başladı. Son derece başarılı bir şekilde teröristlerin üs olarak kullandıkları yerlerin tamamı imha edildi.
Bizim üslerimize yaptıkları saldırılar, onların sözde saldırılarda kullandıkları sözde yerler alanlar barınaklar imha edildi. Bu saldırı alanları yok edildi. Silahlı Kuvvetlerimiz, Sincar, Karacak, Kandil, Zap, Avaşin, Basyan ve Hakurk'taki terör yuvalarına hava harekatını gerçekleştirdi. PKK başta olmak üzere bütün terörist unsurlar hedeftir. Son derece dikkatli bir biçimde sivilleri hedef almayacak bir şekilde bu operasyonlar icra edilmektedir” ifadelerini kullandı.
“Rehavet ile normalleşmenin yan yana yürümesi mümkün değildir”
Normalleşme sürecine ilişkin, son günlerde artan vaka sayısına da değinen Çelik, şunları söyledi:
“En büyük düşmanımız rehavettir. Maske, mesafe ve temizlik konusundaki hassasiyetimizin devam etmesi gerekiyor. Normalleşmenin devam etmesi için maske, mesafe, temizlik üçgenine ne kadar riayet edersek elimiz o kadar güçlü olur. Rakamları yakından takip ediyoruz. Maske, mesafe, temizlik konusunda hassas olunmaz ise gelinen noktanın bir takım rakamların artışına yol açtığını görüyoruz. Rehavetten ne kadar uzak olursak, tedbirler konusunda ne kadar titiz olursak normalleşme o kadar güçlü olacaktır. Rehavet ile normalleşmenin yan yana yürümesi mümkün değildir.”
“Hiç kimse Sultanahmet'i kendi kimliğinden ayıramaz”
CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu'nun “Sultanahmet de müze olmalı” sözlerine tepki gösteren Ömer Çelik, “Sultanahmet'i müze yapalım gibi bir yaklaşım şimdiye kadar gördüğümüz en İslamofobik yaklaşımdır. Daha sonra aynı milletvekilinin yaptığı açıklama, Türk siyasi hayatına en büyük bedelleri ödetmiş bir çarpıklığın halen devam ettiğini gösteriyor. O milletvekili tutuyor bütün bu açıklamasını Türkiye'nin laik devlet olması ilkesine bağlıyor. Laiklik bir özgürlük mekanizmasıdır.
AK Parti olarak laik devlet mekanizmasını güçlü bir şekilde savunuyoruz ama şu konuya da sürekli dikkat çektik. Laikliği esas mecrasından çıkararak bir baskıcı ideoloji haline dönüştüren ve laikçilik olarak toplumun din, inanç ve fikir hürriyeti üzerinde baskı kuran bir geçmiş yaşadık. Laikçilik aslında laikliği sabote eden, onu yok etmeye çalışan bir anlayış ortaya çıkardı.
Türkiye bu laikçilikten kurtularak, demokrasiyi ve laikliği baskı altına alan, Türkiye'deki hak ve hürriyet düzenini baskı altına alan bu tekçi ideoloji dediğimiz laikçilikten kurtularak laiklik meselesini daha dengeli bir hale getirdi, nasıl, bu demokrasi mücadelesini vererek. Türkiye'nin demokrasi mücadelesi laik devlet ilkesinin de bir özgürlük prensibi olarak yerli yerine oturtulması ile mümkün olmuştur. Ama şimdi bakıyorsunuz eski laikçi anlayış bulunduğu yerden kafasını uzatıyor, Sultanahmet'i müze yapmakla Türkiye'nin laik devlet olması arasında bir bağlantı kuran zihniyet çarpıklığı, o baskıcı anlayış yeniden geliyor. Bu, Türk siyasi hayatını zehirleyen en büyük toksik alanlardan bir tanesidir.
Türkiye çok ağır bedeller ödetmiştir, Türkiye'yi dışardaki bazı devletlerin provokasyonuna açık hale getirmiştir. Bu açıklamayı yapan milletvekili üst üste açıklama yapıyor, her yaptığı açıklamada meseleyi daha da büyük bir bataklığın içerisine çekiyor. Bunu bir kere daha kınadığımızı ifade ediyorum. Hiç kimse Sultanahmet'i kendi kimliğinden ayıramaz. Sultanahmet Cami'sinde milletimiz ibadet etmeye devam edecektir. Biz, geçmişte yaşandığı gibi hiçbir caminin başka bir amaçla kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.
“Son derece kışkırtıcı ve ahlak dışı bir yaklaşımdır”
Çelik, konuya ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dün gece bir profesörün Ayasofya'nın cami kimliğine yeniden kavuşmasının AK Parti'nin Türkiye'nin kurucu liderleriyle kavgasının neticesi olduğuna dair cümlesini duydum. Bunun kadar büyük bir utanç verici cümle olabilir mi? Geçmişte alınmış siyasi kararların ebediyen dondurulması diye, hayatın dondurulması diye bir şey söz konusu olabilir mi? Egemenlik hakkımızı bugün bu şekilde kullanmak konusundaki tartışmaların Türkiye'nin kurucu liderleriyle bir kavga olarak sunulması kadar kışkırtıcı, ahlak dışı bir yaklaşım olamaz. Egemenlik hakkımızın içerisinde olan, vatandaşımızın talebi olan, hukukun vereceği kararı beklediğimiz bir konuda bunun Türkiye'nin kurucu liderleriyle kavga gibi sunulması son derece kışkırtıcı ve ahlak dışı bir yaklaşımdır. “
“Ne kimsenin petrolünde ne de zenginliğinde gözümüz var”
Libya'daki gelişmelere de değinen Çelik, “Libya meselesini yakın bir şekilde takip ediyoruz. Libya'daki tek meşru aktör olan Sarrac yönetimi giderek daha çok mevzi kazanmaktadır. 9 yıldır devam eden bu sorunun meşruiyet ve hakkaniyet temelinde çözümünü destekliyoruz. Biz, Libya halkının tamamından yana olduğumuz için Birleşmiş Milletler'in de onayladığı meşru hükümetten yanayız. Birilerinin iddia ettiği gibi orada ne kimsenin petrolünde gözümüz var, ne kimsenin zenginliğinde gözümüz var. Başkalarının petrolünü ve zenginliğini sömürerek kendilerine zenginlik oluşturmuş olanlar, sömürge geçmişiyle hala hesaplaşmamış olanlar Türkiye'yi bu şekilde etiketlemeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ın Hafter açıklamalarına yönelik tepki gösteren Çelik, “Dünya'da Hafter'i seküler birisi olarak görecek tek kişi herhalde CHP Grup Başkanvekilidir. Bu konularda daha iyi çalışmaya ihtiyaçları var. Nerede Türkiye'nin çıkarı ile ilgili bir adım atılsa hemen karşıdaki sese kulak verme gibisinden bir yaklaşımın tahammül sınırlarını aştığını söylemek isterim. Bu şekildeki yorumlar en çok Fransa'da çıkıyor. Bakıyorsunuz onun aynısını tercüme edip burada siyasi argüman olarak kullanıyorlar. Yani siyaset üretme konusunda cari açığın Fransa'daki yaklaşımlarla kapatılması son derece vahim bir şeydir” dedi.
“Verdiğimiz desteği devam ettireceğiz”
Türkiye'nin Libya halkından yana olduğunun altını çizen Çelik, şunları kaydetti:
“Darbeciler orayı başka devletler adına ele geçirmek isteyenler ülkelerinden kaçmak zorunda kalıyorlar. Libya halkının tamamını temsil eden ve BM tarafından meşru hükümet görülen yapı ise bu şekilde ilerlemektedir. Meşru hükümetin talebi ve BM kararları çerçevesinde verdiğimiz desteği devam ettireceğiz. Bu aynı zamanda Doğu Akdeniz'deki çıkarlarımız için elzemdir, aynı zamanda da Libya ile olan geleceğimiz açısından da elzem bir durumdur. Burada, Libyalıların öncülüğünde yürütülecek siyasi süreçte tam destek vereceğimizin bilinmesini isteriz.
Orada, darbeciler, bir takım çıkar grupları temizlendikten sonra Libya halkı zaten kendi iradesini ortaya koyacaktır. Türkiye'nin Libya'da ne işi var deniyor. Akdeniz devletiyiz, geçmişte Libya'da ne işimiz varsa Libya ile hukukumuzu sürdürmek zorundayız, Akdeniz'deki çıkarlarımızı korumak zorundayız, oradaki kardeşlerimizi başkalarının kötülük projelerinin insafına terk edemeyiz.”
Çelik, Fransa'nın, Hafter'e karşı verdiği desteğin nasıl bir insanlık trajedisine dönüştüğünü gördüklerini de sözlerine ekledi.
“Bu atılan adımı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz”
İngiltere ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında imzalanan anlaşmaya da değinen Çelik, “Buradan bir kere daha uyarıyoruz, bu adımları atıp ondan sonra çözümden bahsetmeyin. Tek taraflı olarak fiili bir durum oluşturarak attıkları her adım kısa ve orta vadede mutlaka kendilerinin aleyhine döner. Birilerini arkalarına alarak, birileriyle oldubitti yaparak attıkları adımlar aleyhine döner.
Türkiye'nin ve KKTC'nin rızası olmadan attıkları her adım mutlaka aleyhlerine döner. Bu atılan adımı hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. İngiliz üs bölgeleri sınırlarında Kıbrıs Türklerinin mülkiyet haklarını sonuna kadar takip edeceğiz. Bu vazgeçilmez bir haktır, uluslararası hukuka göre de meşru bir haktır. Hiç kimse, bunları gasp etmeyi, İngiliz üs bölgelerindeki Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etmeyi aklından bile geçirmesin” açıklamasını yaptı.
“Tüm destekler cumhurbaşkanımızın talimatı ile verilecektir”
Türkiye'nin, Sarrac yönetiminin ve Libya halkının arkasında olduğunu belirten Çelik, “Orada vereceğimiz desteğin güçlü bir destek olacağını, orada BM'nin desteklediği hükümete elimizde ki tüm imkanlarla destek vereceğimizi ifade etmek isterim. Daha önce biliyorsunuz o havaalanına Hafter güçlerinin saldırısı oldu. Burası kurtarıldığı gibi yakın zamanda diğer alanlarda da Sirte bölgesi, Hafter güçlerinin ikmal hattı bütün bu detaylarda pozitif ilerleme sağlandı. Havaalanının işletilmesinden diğer alanlara kadar Sarrac hükümeti Türkiye'den ne yardım talep ederse Türkiye BM'nin meşru kabul ettiği Sarrac hükümetinin, bütün Libya halkının yanındadır. Askeri destekten diğer alanlara kadar tüm destekler cumhurbaşkanımızın talimatı ile verilecektir” dedi.
“Bunlar kenardan seyrediyorlardı”
HDP'nin yürüyüşü hakkında da önemli açıklamalarda bulunan Çelik, şunları söyledi:
“Bu tip yürüyüşlerin niye yapıldığı biliniyor. Barış, demokrasi kelimesinin bu kadar istismar edildiği başka bir siyasi mekanizma görülmemiştir. ‘Dilimiz için, kimliğimiz için bu yürüyüşü yapıyoruz' demiş eş başkanları. Türkiye, bu konudaki yasakları kaldırırken dil ile ilgili kimlik ile ilgili Kürt meselesindeki yasaklar kaldırılıp mesafeler aşılırken bundan bahsedenlerin bu denklemin içinde hiçbir katkıları yoktu. Bunlar kenardan seyrediyorlardı. Burada tabi büyük bir manipülasyon söz konusudur. Kürt kimliği, dili diyen vatandaşlarımızın talepleri Türkiye Cumhuriyetinin, demokratikleşme perspektifi, hukuk perspektifi içerisinde karşılanmıştır. Kürt vatandaşlarımızın söylediklerini çalıp bunu PKK'nın emrine vermek isteyen, PKK için Kürt gençlerini lejyoner yapmak isteyen bir anlayış işte bu barış, demokrasi kelimesini istismar etmeye devam ediyor.
Nerede demokrasiye destek verecek nerede demokratikleşmeye destek verecek bir tavır ortaya koymuşlar. Kimlik ve dil üzerindeki baskıları kaldırırken karşımızda siyasi olarak kim varsa, bizi tehdit eden kim varsa HDP bugün onlarla iş birliği yapıyor.
Buradaki yalanı dolanı gerçek bir şekilde görmek lazım. Kürt gençleri için o dağdaki zulüm mekanizmasını bir ideal olarak göstermekten başka ortaya koydukları bir perspektif var mı? Türkiye'de ne zaman demokratikleşme konusunda makul bir adım atılmaya çalışılsa zehirliyorlar. Barış, demokrasi, insan hakları diyor peki nerede duruyorsun burada. Meşru siyasi iktidarın meşru mekanizmalar içinde aldığı kararlara darbe diyeceksin ama barışı, demokrasiyi ve benzeri kavramları götürüp PKK terör örgütünün hizmetine vereceksin.
Ortaya çıkan yürüyüş tablosunda kullanmaya çalıştıkları barış, demokrasi ve diğer ifadelerin yanlış olduğu ve esasında Türkiye'deki herkese, milletimizin tamamına, demokratik kazanımlarımıza, insan hak ve hürriyetleri konusundaki kazanımlarımıza düşmanlık olduğu gibi en büyük düşmanlığı da Kürt vatandaşlarımıza yaptıkları bu şekilde ortadadır.”
“Nerede arızalı bir adam var onu savunma bakanı yapıyorlar”
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos'un açıklamalarına değinen Çelik, “Türkiye büyük bir devlettir. Geçmişte de Türkiye, Yunanistan'ın en zor zamanlarında Yunanistan'ı istismar etmek yerine Yunanistan'ın yanında yer almıştır. Fakat zannediyorum Yunanistan'da şöyle bir sıkıntı var: Savunma Bakanı yapmak için aklı başında adam bulamıyorlar, nerede arızalı bir adam var onu savunma bakanı yapıyorlar. Birisi çıkar Adalar'a mangal yakar, öbürü çıkar başka bir şey yapar. Bir keresinde zannediyorum Çipras zamanında oraya resmi bir ziyaret gerçekleştirmişti Cumhurbaşkanımız. Savunma Bakanını bizden sakladılar, bir arıza unsuru olarak. Her getirdikleri savunma bakanı travmatik bir takım açıklamalar yapıyor” dedi.
“Arap Birliği terörizmi kınayacağına meşru gücü kınıyor”
Son olarak ise Arap Birliğinden yapılan açıklamalara değinen Çelik, şunları söyledi:
“Arap Birliği bizi şaşırtan açıklama yapmaya devam ediyor. Onlar genelde bu tip açıklamalar yaptığı zaman Türkiye'yi kınamakla ilgili işte bir Arap toprağına Türk Silahlı Kuvvetleri saldırı yaptı diyorlar. Bir Arap toprağına durduk yere bu operasyon yapılmıyor. Yönetim oradaki terör örgütünü oradan çıkaramıyor. Zaten yönetim oradaki terör örgütün oradan çıkartsa bununla ilgili bir mesele kalmayacak.
Sınırlarımıza dönük taciz var, karakollarımıza, üslerimize dönük taciz var, oradaki devlet yapısı bu terör örgütünü oradan çıkartamıyor. Dolayısıyla Arap Birliği terörizmi kınayacağına meşru gücü kınıyor. Arap Birliği uluslararası hukuktan nasıl bahsedecek. Terör örgütüne karşı operasyon yapıyoruz ses terör örgütünden önce Arap Birliğinden geliyorsa Arap Birliğinin o ülkenin hukukunu korumasıyla ilgili bir açık ortaya çıkar. Bu konuları daha iyi değerlendirmelerini bekliyoruz.”