Demokrasi tarihinde kara leke: 27 Mayıs

Bugün 27 Mayıs 2020. Türk demokrasi tarihine vurulan en büyük kara lekenin yıldönümü. Bundan tam 60 yıl önce milletin oylarıyla iktidara gelen Demokrat Parti, cuntacı bir grup asker tarafından devrildi.…

Meydan Türkiye

Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden biri olan ve Türk milletinin vicdanında derin yaralar açan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 60 yıl geçti.

Tek parti döneminde yaşanan eziyetler sebebiyle bunalan millet 1946 seçimlerinde Demokrat Partiye büyük teveccüh gösterdi ancak CHP'nin o dönemde uyguladığı açık oy gizli tasnif uygulaması sebebiyle seçimleri yine CHP'nin kazandığı ilan edildi.

1950 seçimlerinde bu uygulama sona erince yüzde 55 oy alan Demokrat Parti 416 milletvekili kazandı. CHP ile sadece 69 milletvekili ile büyük hüsrana uğradı.

Bu zaferin ardından yıllardır uygulanan ve halkın asla benimsemediği Arapça ezan yasağı hemen kaldırıldı. Bu durum milletin Başbakan Adnan Menderes'i daha da çok sevmesine sebep oldu.

Sonraki seçimlerde de sonuç değişmedi. Demokrat Parti girdiği bütün seçimleri ezici üstünlükle kazandı.
Adnan Menderes'in başbakanlığı döneminde sanayi, eğitim, sağlık ve ulaştırma konularında önemli adımlar atıldı. Millet hem ekonomik olarak rahatladı hem de tek parti dönemi yasakları ve dayatmalarından kurtulduğu için feraha kavuştu.

Ancak özellikle Arapça ezan yasağının kaldırılması bazı kesimlerde büyük rahatsızlığa sebep olmuştu.
CHP'nin başındaki İsmet İnönü'nün yıkıcı muhalefeti sebebiyle ordu içinde rahatsızlıklar baş gösterdi.
İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nü n Demokrat Partilileri hedef göstermek için söylediği “Sizi ben bile kurtaramam” sözü çok konuşuldu.

Öğrenciler iktidara karşı kışkırtıldı. Olaylar çıkartıldı. Ve sonunda 27 Mayıs 1960'ta askerin içindeki bir grup yönetime el koydu.

İhtilal duyurusu Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından radyodan okudu.

Cuntacılar Anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetlerini askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP'li milletvekilleri ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı. Tüm tutuklular Yassıada'da hapsedildi.

Göstermelik mahkemelerde görülen davalarda toplam 15 yargıç ve 9 savcı görev yaptı. Yüksek Adalet Divanı'nın başkanlığını Salim Başol yaptığı duruşmalar Yassıada Spor Salonu'nda görüldü.

Türk yargı tarihinin en kirli senaryoları da bu mahkemelerde yaşandı. Düzmece delillerle yargılanan kişilere savunma hakkı verilmedi. Kendilerine her türlü hakaretin yapılmasına ise sonuna kadar izin verildi.
Sonrasında da 15 kişi idam cezasına çarptırıldı. Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamları alelacele onaylanıp sözde cezaları infaz edildi.

Bunlardan belki de en acı olanı zaten asacakları başbakan Menderes'e sırf aşağılamak için prostat muayenesi yapılmasıydı.

Mahkeme sonucunun önceden belli olmasının en büyük delillerinden biri de idam sehpalarının karardan bir ay önce adaya gönderilmiş olmasıydı.

TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen bir kanunla Adnan Menderes ve onunla birlikte idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun naaşları, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı.