Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: 'İdlib'de bizim temel çizgimiz Soçi Mutabakatına geri dönülmesi'
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “İdlib’de bizim temel çizgimiz Soçi Mutabakatına geri dönülmesi, İdlib çatışmasızlık bölgesi sınırlarının tekrar esas kabul edilerek özellikle bizim askeri gözlem noktalarımızın ve sivillerin korunması noktasında gerekli…
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sonrası düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Suriye'de ve İdlib'de yaşanan gelişmelerin gündemin ilk sıralarında yer aldığını belirten Kalın, “İdlib'de bizim temel çizgimiz Soçi Mutabakatına geri dönülmesi, İdlib çatışmasızlık bölgesi sınırlarının tekrar esas kabul edilerek özellikle bizim askeri gözlem noktalarımızın ve sivillerin korunması noktasında gerekli adımları atılması. Şuan itibariyle çıkan karar bu müzakerelere devam edilmesi yönünde. Bazen Rus tarafından gelen bazı açıklamaların sahadaki gerçekleri doğru yansıtmadığını görüyoruz. Özellikle ‘değişen şartlar dikkate alınarak haritanın yeniden çizilmesi gerekiyor' şeklinde bir takım değerlendirmelerin yapıldığını görüyoruz. Bu hususu tashih etmek isterim. Öncelikle değişen şartlar sahanın gerçekleri değil, empoze edilmiş şartlardır. İdlib çatışmasızlık bölgesinin sınırları bellidir. Empoze edilen şartları, bir takım zorlamaları, ‘sahanın değişen şartları' diye taktim etmenin bizim açımızdan kabul edilebilir olmadığını ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
Türkiye'nin askeri gözlem noktası yerlerinin değişmesinin söz konusu olmadığını belirten Kalın, “Buranın korunması ve sivillerin muhafaza edilmesi için bu bölgeye askeri sevkiyatımız devam edecektir. Askerlerimize yönelik herhangi bir saldırı, taciz söz konusu olduğunda geçen haftalarda olduğu gibi bundan sonra da cevabın en sert şekilde verileceğinden kimsenin tereddüdü olmasın” şeklinde konuştu.
“Böyle bir denetimin ancak BM çatısı altında yapılmalıdır”
Libya'da BM'nin önerdiği ve ülkelerin üzerinde mutabık kaldığı yol haritasının Hafter tarafından her gün ihlal edildiğini söyleyen Kalın, “Hafter tarafına hala bütün bu kararlara rağmen askeri yardım devam etmektedir. Orada paralı askerler farklı isimler altında sahada bu ateşkes sürecini sabote etmeye devam etmektedirler. Bu hoyratça tavra, bu haydutça tavra uluslararası toplumun sessiz kalması düşündürücü. AB'nin silah ambargosunun denetlenmesi ile ilgili bir operasyon başlatacağına dair bir takım haberler çıktı. BM kararlarında açık ve net şekilde ifade edildiği gibi böyle bir denetimin ancak BM çatısı altında ve Ulusal Mutabakat Hükümetiyle istişare ve dayanışma içinde yapılması gerekmektedir. Bu bağlayıcı bir kuraldır. Öncelikle bu silahların ve milislerin ülkeye nereden girdiğine net bakılması gerekiyor. Özellikle doğu ve güney bölgelerinin kontrol altına alınması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Bilinen malum yerlerden silah desteğinin, paralı askerlerin ne şekilde geldiğini Libya'da askeri ve siyasi süreci nasıl baltaladığını bütün uluslararası toplum görmektedir” ifadelerini kullandı.
“Türkiye'de şuana kadar ciddi bir vaka ile karşılanmadı”
Korona virüsü ile ilgili Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından Kabine Toplantısında sunum yapıldığını kaydeden Kalın, “Bu virüsle mücadele konusunda biz Türkiye olarak gerekli tedbirleri aldık. Türkiye'de şuana kadar ciddi bir vaka ile karşılanmadı. Bundan sonrası ile ilgili öngörü de tedbirlerin etkili olmaya devam edeceği şeklinde. Korona virüsü ile mücadelede Çin hükümetinin yanında olmaya devam edeceğiz. Çin'e gönderdiğimiz bir takım yardımlar oldu, bunların devamı gelecek” açıklamasında bulundu.
“Çeşitli siyasi partilerin ve tarafların siyasi rant elde etme peşinde olduğunu görüyoruz”
Kabine Toplantısı'nda FETÖ ile mücadele konusunda bahsin geçtiğini kaydeden Kalın, “Son günlerde FETÖ'nün siyasi ayağı başlığı altında devam ettirilen bir tartışma var. Baktığınız zaman bu tartışmanın kaynaklandığı yere, tartışıldığı zemine, yaptığı atıflara, totalde bunun FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya yönelik girişim olduğu ve bu mücadele üzerinden çeşitli siyasi partilerin ve tarafların siyasi rant elde etme peşinde olduğunu görüyoruz” dedi.
Kalın, “Bu siyasi ayak ve ‘sen geçmişte bunu yaptın, sen şunu yaptın' gibi suçlamalarla, ithamlarla bu mücadelenin sulandırıldığını, hedef saptırıldığını görüyoruz. Buna da en çok FETÖ mensupları seviniyorlardır” diye konuştu.
“Devletin zaaf gösterdiğini söyleyenler acaba ne tür gizli, açık, kapalı görüşmeler yaptılar, kimlerle ne tür temaslar kurdular”
FETÖ'nün siyasi ayağı başlığı altında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Lideri Kılıçdaroğlu arasında açılan davaların hatırlatılması üzerine Kalın, “Dava açabilir. Bu onun hakkıdır. Bu konuda gerçekten FETÖ terör örgütü ile mücadele samimi bir şekilde yapılacaksa siyasi parti, mezhep, meşrep, ideoloji ayrımı yapmadan hepimizin birlik beraberlik içinde hareket etmesi gerekiyor. Bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tamamına düşmandır. Geçmişte bir takım çevreler bunlarla bir takım ilişki içine girmiş olabilirler. Biz bunun örneklerini gördük. Bunları tekrar kendilerine hatırlatabiliriz. Bu FETÖ ile mücadelede asla zaafa dönüşmemelidir. 17-25 yargı darbe girişimi ve sonrasında yaşananları hatırlayın, o süreçte FETÖ'cülerin yanında kimler durdu, kimler onlara sahip çıktı? 15 Temmuz darbe girişimi olana kadar acaba kimler kimlerle, Cumhurbaşkanımızı, AK Parti'yi eleştiren çevreler ya da devletin zaaf gösterdiğini söyleyenler acaba ne tür gizli, açık, kapalı görüşmeler yaptılar, kimlerle ne tür temaslar kurdular. Bunları tekrar tekrar konuşabiliriz. Burada aslolan bu örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tamamına düşman olduğu. Bu siyasi polemikler ‘darbe geliyor', ‘Türkiye'de darbe olacak' tartışmaları gibi bir hedef saptırmaya dönüşür. Son bir iki gündür bu konuşuluyor, ‘Türkiye'de yeni bir darbe olacak. Belli çevrelerde rahatsızlıklar var.' Geçmişte de bu tür şeyler çok denendi. Ama onlar Türkiye'nin vesayet altında yaşadığı dönemlerdi. Vesayet odaklarının ellerinde güçler vardı. Son 17 yılda verilen mücadele neticesinde bu vesayet odakları güçlerini yitirmiştir. Bu vesayet odağı nereden gelirse gelsin, ister FETÖ olsun, ister PKK, ister ordunun, yargının, bürokrasinin, iş dünyasının, medyanın içinde olsun, nerede olursa olsun onlar hedeflerine asla ulaşamayacaklardır” şeklinde konuştu.
“Sayın Gül gurur duyabilir, bu kendi değerlendirmesidir, bizim açımızdan bağlayıcı bir tarafı yok”
Mahkemenin Gezi davası ile ilgili verdiği kararın bir yargı sürecinin bir aşamasını teşkil ettiğini belirten Kalın, “Bununla ilgili bizim bir yorum yapmamız uygun olmaz. Söz yargıda” dedi.
Abdullah Gül'ün Gezi olaylarına ilişkin açıklamasının hatırlatılması üzerine Kalın, “Son günlerde Gezi meselesi üzerinden tekrar tarihi yeniden okumaya dönük bir takım girişimlerin yapıldığını görüyoruz. Sayın Gül gurur duyabilir. Bu kendi değerlendirmesidir, bizim açımızdan bağlayıcı bir tarafı yok. O dönemde de zaten bu konuşla ilgili farklı düşünceleri vardı. Bir bütün olarak okuduğumuzda Türkiye'nin o dönemde zor bir süreçten geçtiğini, Türkiye'ye zarar verdiği asla unutmayalım. Diğer konularla ilgili bir takım şeyler söylediğini biliyorum, bizim Hulusi paşa ile yaptığımız ziyareti de zikrederek bir takım şeyler söylediğini gördüm. ‘Geldiler, dinlediler, gittiler' şeklinde bir takı değerlendirmelerin yapıldığını üzüntü ile görüyorum. Yaşanan gerçeklik bu değil. Biz oraya kendisi ile olan hukukumuza binaen, kimseden herhangi bir talimat ya da direktif almadan gittik, fikir alış verişinde bulunduk. İki tarafında görüşlerini açık, samimi, dürüst bir şekilde dile getirdiği bir ziyaret oldu. Bunu başka yerlere çekmek, ‘geldiler, bende onlara şunları söyledim ve gönderdim' tarzı ifade etmek yaşanan gerçeklikle uyuşmadığı gibi hukukumuzla da çok bağdaşmamaktadır” ifadelerini kullandı.
“İstanbul Başsavcılığında bu konu ile ilgili soruşturma başlatıldı”
Burhan Kuzu'nun yargı üzerinde baskı yaptığı iddiasının sorulması üzerine Kalın, “Burhan Kuzu bu iddiaları reddetmekte. Bu tabi doğrudan bizi bağlayan bir şey değil. ‘Yargıyı baskı yapıldı mı' diye İstanbul Başsavcılığında bu konu ile ilgili soruşturma başlatıldı. Söz yargıda, gerçekler neyse yargı süreci sonunda ortaya çıkartılması herkesin menfaatine olacaktır” açıklamasında bulundu.
“Bize sunulan kağıdı ve haritayı biz kabul etmedik”
Soçi Mutabakatının güncellenmesine ilişkin bir adım olup olmadığının sorulması üzerine Sözcü Kalın, “Şuana kadar ki müzakerelerden bizi tatmin eden bir sonuç çıkmamıştır. Bize sunulan kağıdı ve haritayı biz kabul etmedik. Görüşmeler devam edecek” dedi.
Kalın, “Bütün taraflara, bu anlaşmanın garantörü olan tarafları da dahil ederek söylüyorum, bizim askerlerimize yönelik bir saldırı gerçekleşirse gerekli cevap en net ve sert şekilde verilecektir” diye konuştu.
Türkiye'ye teşekkür etmenin, taktir etmenin yeterli olmadığını belirten Kalın, “Biz bu hattı tutmazsak yarın İdlib'in tamamı gidecektir. 3,5 milyona yakın insan orada rejimin insafına bırakılmak durumunda kalacaktır. Biz buna müsaade edemeyiz. Türkiye'nin üzerindeki mülteci baskısının giderek arttığını not etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Kendilerinin ileriye dönük böyle bir vaadi olabilir”
Abdullah Gül'ün “Tercihim tam demokratik parlamenter sistemdir, TBMM bugüne kadar hiç bu kadar önemsizleştirilmedi” yönündeki ifadesinin hatırlatılması üzerine Kalın, “Sayın Gül'ün bu konuda farklı bir görüşü olabilir. Müzakereci demokratik kültür içinde biz bunu memnuniyetle karşılarız. Ama bu tartışma yapıldı, referanduma gidildi ve bu sisteme geçildi. Kendilerinin ileriye dönük böyle bir vaadi olabilir, buna karar verecek olan milletin kendisidir. Kendilerinin ileride gücü yeterse böyle bir şeyi yapabilirler. Ama milletin kararını verdiği bir dönemde bu konuyu açmak, bundan dolayı ‘Türkiye iyi yönetilmiyor' gibi bir takım söylemler geliştirmek bizim ülkemizin siyasi, toplumsal gerçekleri ile bağdaşmamaktadır” dedi.
Hilmi Özkök'ün FETÖ ile ilgili açıklamalarına yönelik ise Kalın, şu ifadeleri kullandı:
“Hilmi Özkök Paşa'nın açıklamaları ile ilgili, elbette o dönemde böyle bir yasa olmadığı için uygulama buna göre yapılmıştır. Fakat o dönemin karmaşık yapısını tekrar hatırlamakta fayda var. Bir dönem bu ülkede hiçbir ayrım yapmadan sadece dini hassasiyetleri olduğu için, dini pratiği olduğu için birçok insanın birçok kurumdan atıldığını, haklarının elinden alındığını da hatırlamamız lazım. FETÖ bu boşluğu kullanarak orduya da sızmış olabilir. Ama hatırlayın FETÖ'nün Türk ordusuna girişi 2000'li yıllarda, AK Parti döneminde başlamadı. Bu 70'li, 80'li yıllarda başladı. Bütün bu süreci göz ardı edip, getirip konuyu bir şekilde AK Parti'ye, Cumhurbaşkanımıza bağlamak da tarihi gerçeklerle bağdaşmıyor.”
“Bunu bahane olarak kullandıkları anlaşılıyor”
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un Türkiye'nin gözlem noktalarının arkasından teröristlerin kendilerine saldırdığı yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kalın, “Sayın Lavrov'un açıklamaları sahadaki gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan açıklamalardır. Belli ki Sayın Bakan'a eksik ya da yanlış bilgi verilmektedir. Özellikle Hmeymim'de bulunan Rus askeri üslerine dönük saldırıların olduğu şeklinde, bize bir takım rakamlar veriyor. Biz onlara iki tane temel soru soruyoruz, bu saldırılarda ölen var mı? Yok. Bu saldırılar eğer Hmeymim bölgesine geliyorsa siz neden siz neden Halep'in doğusunda ve güneyinde bu kadar büyük askeri operasyon yapıyorsunuz. Hmeymim İdlib'in güney batısında, bizim kuşatma altına alınan, taciz ateşine maruz kalan askeri gözlem noktalarımız ise İdlib'in güney doğusunda arada çok büyük mesafe var. Rejimin son 8 aydır devam eden askeri harikatının çok büyük kısmı da Hmeymim bölgesinde, yani İdlib'in güney batısında değil, güney doğusunda ve özellikle Halep bölgesinde gerçekleşiyor. Buradan Hmeymim'e saldırı söz konusu değil. Bunu bahane olarak kullandıkları anlaşılıyor. Burada teröristlerin korunması, teröristlerin bizim askeri gözlem noktalarımızı kullanarak Rus güçlerine saldırı yapması söz konusu değildir” dedi.
“Bakanlık bu konuda bir çalışma yapacak”
AYM'nin gazetecilerin yıpranmasına yönelik kararına ilişkin sorulan soruya cevap veren Kalın, “AYM'nin verdiği bir karar var, bu çerçevede bakanlık bir çalışma yapacak. Özellikle basın meslek mensuplarının haklarının iyileştirilmesi konusunda, İletişim Başkanlığımızın bir çalıştayı olacak. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da bu konuda bir çalışma yapacaklar. Basın mensuplarının herhangi bir hak mağduriyetine uğramaması için neler yapılabilir bunları detaylı bir şekilde görüşecekler. Umarım bu konuda tatmin edici bir çözüme ulaşmak mümkün olacaktır” diye konuştu.
“Bir taciz ateşi oldu, isabetsiz bir atıştı”
Hafter güçlerinin Libya'da Türk gemisini vurduğu iddiasına yönelik Sözcü Kalın, “Bu konu gündeme geldi, bir taciz ateşi oldu, isabetsiz bir atıştı. Derhal misli ve fazlasıyla karşılık verildi. Bu dün gece gerçekleşen bir hadise. Bizim karşılık vermemizden sonra durumun son derece sakin olduğunu ifade edebilirim” şeklinde konuştu.