AK Parti Sözcüsü Çelik: 'Rusya'nın burada rejimi kontrol altına alamamasının altı çizilmelidir'

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Rusya’nın burada rejimi kontrol altına alamamasının altı çizilmelidir” dedi.

Meydan Türkiye

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan MYK toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Dünyayı sarsan korona virüsüne ilişkin Türkiye'nin Avrupa standartlarının üzerinde tedbirlerini aldığını belirten ve Çin'den Türk vatandaşlarının getirildiğini belirten Çelik, Türk vatandaşlarını almaya giden uçağın Çin'e yardım da götürdüğünün altını çizdi.

“Rusya'nın burada rejimi kontrol altına alamamasının altı çizilmelidir”

Suriye'de rejim güçleri tarafından Türk askeri konvoyuna yapılan saldırı ve sonrasında Türkiye'nin verdiği cevaba ilişkin açıklamada bulunan Çelik, ”Rus tarafına birden çok kere askeri unsurlarımızın harekatı kapsamında bilgi verildi. Kim ‘Rusya tarafına bu bilgi verilmemiştir' diyorsa, baştan aşağı yalandır. Resmi olarak 2 defa bu bildirimin yapıldığını biliyoruz. Rusya ile yapılan bu saldırı sırasındaki görüşmelere rağmen rejim saldırıları sürdürünce buna karşılık TSK yüksek bir kapasite ile cevap vermiştir. 54 rejim hedefi tamamen imha edilerek 70'den fazla rejim unsuru etkisiz hale getirilmiştir. Bu karşılık verilmeye devam edecektir. Rusya'nın burada rejimi kontrol altına alamamasının altı çizilmelidir” diye konuştu.

“Görünmez Berlin duvarları aşırı sağ tarafından oluşturulmaktadır”

Avrupa'nın her zaman Rusya ve Çin'den gelecek tehditlere odaklandığını, şimdi iç dağılma ve içeriden yükselen aşırı sağ tehditlerle karşı karşıya olduğunu söyleyen Çelik, “Artık reform yapamayan, krizleri fırsata çeviremeyen AB'nin birliğini koruması konusunda çok büyük güçlükler söz konusudur. Reform yapılamadığı için AB bu cazibeyi yitirmekte ve dağılma gibi bir tehlike ile karşı karşıyadır” şeklinde konuştu.
“AB şimdiye kadar Türkiye ile ilgili reformist bir yaklaşımla, kapsayıcı ve adil bir yaklaşımla bir perspektif ortaya koyabilseydi bu sıkıntıları yaşamayacaktı, Avrupa genişlemesi cazibesini koruyacaktı” açıklamasında bulunan Çelik, Berlin duvarının yıkılmasından sonra ilk defa Avrupa'da görünmez Berlin duvarlarının oluştuğunu kaydederek, “Bu görünmez Berlin duvarları aşırı sağ tarafından oluşturulmaktadır. Berlin duvarını yıkan iradenin bugün görünmez Berlin duvarlarını inşa eden aşırı sağcıların, ırkçıların, faşistlerin siyaseti karşısında gerilediğini görüyoruz. Biz Berlin duvarını yıkan iradenin galip gelmesini arzu ederiz” ifadelerini kullandı.

“Buna Türkiye ilk tepki koyan ülke olmuştur”

ABD Başkanı Trump tarafından açıklanan 100 yılın planının Filistin'i işgal ve yok etme planı olduğunu belirten Çelik, “Buna Türkiye ilk tepki koyan ülke olmuştur. Cumhurbaşkanımız bunun bir işgal planı olduğunu söylemiştir. Türkiye'nin açık ve net tavrının ardından daha net tavırlar geldiğini gözlemlemekteyiz. BM Genel Sekteri bu plana karşı çıkmıştır, BM kararlarına, uluslararası hukuka, ikili anlaşmalara ve 1967 sınırları dahilinde iki devletli çözüm temelindeki yaklaşıma bu planın aykırı olduğunu ifade etmiştir” ifadelerini kullandı.

“Bu saldırı kuşkusuz cumhuriyet savcılarının görev alanı içerisine girmektedir”

FETÖ ile her aşama ve her safhada mücadelenin sonuna kadar devam edeceğinin altını çizen Çelik, “FETÖ'nün ‘siyasi ayağı var mıdır, yok mudur' üzerinden bir tartışma yürütülüyor. FETÖ'nün nerede hangi ayağı varsa, elinde bilgi olan, belge olan, bunun ortaya çıkartılması için yardımcı olmak istiyorsa bu memnuniyetle karşılanır. Ama elinde bilgi belge olmaksızın devletin kurumlarının sahip olmadığı iddialar üzerinden FETÖ ile ilgili şunu bunu suçlamak, belli kesimlerin, belli adreslerin altını çizmek bu mücadeleyi sulandırmaktan başka bir işe yaramaz. FETÖ'nün bir varlığı var mutlaka yok edilmesi, devlette ayıklanması, temizlenmesi gereken, bir de yöntemleri var. belli hedefe ulaşmak için bu sulandırmaya dayanan hedeflerinin de birileri tarafından kes kopyala yapıştır olarak kullanıldığını görüyoruz” dedi.

Emekli general İlker Başbuğ'un FETÖ ile ilgili ortaya attığı iddiaları değerlendiren Çelik, “Asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanması ile ilgili bu iddiayı gündeme getirdi. Bu yasal düzenlemenin altında imzası olanların FETÖ mensubu olduğunu iddia etti. Emekli bir askeri bürokratın TBMM üyelerini bir terör örgütü üyesi olarak değerlendirmesi, bunu ortaya koyması ve ‘bu kanun teklifini kim hazırladıysa tamamen FETÖ ile ilgili' diyerek yasamanın üyelerini bu şekilde suçlaması son derece vahim bir yaklaşımdır. Bu, FETÖ'nün aslında temizlenmesine mi hizmet etmektedir, yoksa başka bir manaya mı gelmektedir bunu çok iyi değerlendirmek gerekir. Kim ki herhangi bir meseleyi vesile addederek yüce meclisi, sivil siyaseti aşağılamaya çalışıyorsa bunun arkasında hiçbir şekilde iyi niyet olmadığını görmek gerekir. Eski tür vesayetleri canlandırma konusunda mecali kalmamış olanlar, dolaylı yollardan bu vesayeti canlandırma yoluna gidiyorlar. Buna maalesef bazı CHP'deki arkadaşlarımızın da destek vermeye çalıştığını görüyoruz” diye konuştu.
23 Haziran 2009 tarihinde zamanın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın “Anayasanın geçici 15. maddesini kaldıralım, yasalarda darbeyi teşvik eden düzenlemeler varsa çıkartalım. Darbeye teşebbüs etmek isteyenlere caydırıcı yasaları çıkartalım” mealinde bir açıklama yaptığını kaydeden Çelik, 25 Haziran 2009 tarihinde zamanın CHP Grup Başkan Vekilleri olan Hakkı Süha Okay ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun AK Parti yöneticilerinden Mustafa Elitaş ve Bekir Bozdağ'ı ziyaret ettiklerini, daha sonra Adalet Bakanının grup başkan vekillerini ziyaret ettiğini, 25 Haziran günü CHP, MHP ve o zamanki HDP'nin grup başkan vekilleri dönemin Adalet Bakanı ve dönemin TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ile önergeyi kelime kelime, satır satır okuduklarını, önergenin TBMM Başkanlığına verildiğini, maddenin ittifak ile geçtiğinin altını çizerek yaşanan süreci anlattı.

O zaman demokratikleşmeye katkı veren muhalefet partilerinden temsilcilerinden bazılarının emekli bir askeri bürokratın meclisin iradesini ipotek altına almaya dönük açıklamasının arkasından bunun FETÖ ile bağlantılı bir iş olduğunu ifade etmesinin FETÖ ile mücadele olmadığını, FETÖ ile mücadeleyi sulandırma yöntemlerinden birisi olduğunu kaydeden Çelik, “O zamanın siyasi iklimini hatırlayın, madde geçene kadar ya da maddenin geçmesine yakın olarak bu maddeye destek verdiğini ifade eden bazılarının bir yerlerden gelen telefon mudur, telkin midir onu bilemeyeceğim, hemen maddenin geçmesinden biraz öncesinde veya biraz sonrasında maddeye karşı tutum almaya başladığını, önceden ‘demokratik' dedikleri düzenlemelere, ‘demokratik değildir' şeklinde bir takım yaklaşımlar ortaya koyduğunu görüyoruz. CHP açısından baktığımızda geçmişte demokratikleşmeye verdikleri bir desteği bugün niçin eleştirdiklerini anlamak mümkün değil. Emekli bir askeri bürokratın tamamen vesayet mantığı ile söylediği bir yaklaşım neticesinde niye geri vitese takmaya çalıştıklarını anlamak mümkün değil” şeklinde konuştu.

Yasama faaliyeti yapan milletvekillerinin dokunulmazlığına dönük bir saldırı olarak değerlendirdiklerini söyleyen Çelik, “Bu saldırı kuşkusuz cumhuriyet savcılarının görev alanı içerisine girmektedir. O önergenin altında imzası olan arkadaşlarımızda birilerinin kendilerini terör örgütü mensubu olarak suçlaması konusunda yargı yoluna başvuracaklardır. Bu kafa yeniden dirilirse meclisi, hükümeti tahakküm altına almaya çalışan bu yaklaşım yeniden tecessüm etmeye başlayacaktır. Meclisin yasama faaliyetinin dokunulmazlığına karşı yapılan bu saldırıyı reddediyoruz, bununla ilgili arkadaşlarımız gereken girişimleri yapacaklar. Bugün birilerinin geçmişte kendi partilerinin ve kendi genel başkanlarının demokratikleşme konusunda yaptığı çok iyi bir işi reddetme noktasına gelmesi, o zaman grup başkan vekili olarak Kılıçdaroğlu'nun da destek verdiği bir konuyu bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun partisindeki birilerinin reddetme noktasına, eleştirme noktasına gelmesinin altını çiziyoruz” açıklamasında bulundu.